Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
18. Yüzyıl Fransız Sosyetesi'nin ilginç merakları
Bu esnada Ramazan-ı şerif geldi, oruç tuttuk ve giceleri, cemaatle teravih namazı kıldırdık. Bu esnada Merşal gelüp âyan ve ekâbirinden sêlam getürup ''Rica ve niyaz ideriz ki, hanımlarımız gelüp iftar eyledüğünüzü ve yemek yidüğünüzü seyretmek isterler. Eğer ki izniniz olursa cümlemizi sevindirirsiniz ve belki kralımız dahi hazzeder'' dedi. Çaresiz kalup: ''Elimizden ne gelür, hoş geldiler, safa geldiler'' dedik, gitti. Anı gördüm ki akşama yarım saat kaldıkda bir iki yüz avrat, altın ve ziynet içinde ve elmaslara batmış halde gelüp karşu be karşu sandalyelere oturdular. Gûya konağımız kadınlar evine dönüp doldu, taştı.
Sayfa 82 - Her gece iftar ve teravih bu kadınlar tarafından merakla izlenilmiştir.Kitabı okudu
İnce bir nüans :)
Ve kral bazı cevherleri kendisi elimize verüp gösterirdi. Bu esnada Lala Merşal, kraldan sual idüp: ''Bu cevher kimindir?" dedi. ''Kimin olsa gerek, benimdir'' dedi. ''Yok senin değildir, başındaki tâcındır'' dedi. Yine krala veda edüp dışarı çıktık.
Sayfa 50 - Fransa Kralı Louis XV (Çocuk Kral)Kitabı okudu
Reklam
İnsan olduğumuzu anlamaya çalışıyorlar herhalde
Yine kadın ve erkek, kimi ziyaret, kimi seyretmek maksadıyla kalabalık halinde gelüp, hususa yemek yediğimizi görmeği pek isterler idi. ''Filan kimsenin kızı veya filanin karısıdır; yemek yidiginüze bakmağa izninizi rica eder.'' deyu haberler gelüp kimini def' edemeyüp nâçar ruhsat (izin) verirdik. Perhizleri vaktine rastladığı için kendileri yemek yemeyüp sofranın etrafını çevirüp seyrederlerdi. Anlar ise yemek seyretmeyi âdet edinmişler.
Kanal ile gelirken halkın bizi seyretmeye rağbeti öyle bir mertebede idi ki, dört beş saatlik yerlerden gelüp nehrin kenarından bizi seyrederlerdi ve birbirlerinin önüne geçmek isterken nehrin kenarından suya düşerler idi.
"Dünya müminlerin hapishanesi, kafirlerin cennetidir."
Sayfa 66 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kadınlara Gösterilen İtibar
Fransa memleketlerinde kadınların itibarı erkeklerden üstün olmağla istedikleri ne ise, işlerler ve murad ettikleri yere giderler.
Sayfa 19 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
99 syf.
·
Puan vermedi
·
1 saatte okudu
Osmanlı'nın Fransa'daki diplomatik ilişkilerini detaylı bir şekilde inceliyor. Mehmet Çelebi'nin Paris macerasını anlatarak dönemin siyasi ve kültürel atmosferini aktarıyor. Osmanlı-Fransız ilişkilerine dair önemli bir kaynak olarak öne çıkıyor.
Paris'te Bir Osmanlı Sefiri
Paris'te Bir Osmanlı SefiriYirmisekiz Mehmet Çelebi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2012663 okunma
“Yirmisekiz Mehmet Çelebi, Avrupalıların sadece savaş alanlarındaki izlenimlerinden oluşan o zamanki Osmanlı imajının kültür, ilim, edebiyat, yaşama tarzı gibi eksik kalan taraflarının tamamlanmasında önemli rol oynamıştır. Çelebi'nin 'Turquerie' denen ve giyim modasından resme, mimarlıktan müziğe pek çok alanda etkili olan “Türk modası'nın doğuşunda önemli rolü olduğu kabul edilir.”
“Çelebi'nin Fransa seyahati, batılılaşmanın dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. Çelebi'nin gezip gördüğü eğitim ve bilim kurumları ile saraylar, parklar ve bahçeler hakkındaki izlenimlerinin Osmanlılar için model olduğu vurgulanır.”
“Hele her ne hal ise bu azabı çeküp iftar ettük ve yemek yedük. Bundan sonra teravih namazını gece edâ eyledük. Bunlar, teravih kıldığımızı ertesi günü haber almışlar. Yine iftara yarım saat kalınca bir iki bin avrat kızlar çıkageldiler. Her biri şekerleme ve çörekler getirdiler. İftar ve taam eyledik. Bunlar gitmezler, saat üçe varınca otururlar. Meğer bunlar namazı beklerler imiş. Çare yok, abdest alup namazı kıldık. Tekrar izin istediler. Her gece bunlar gelüp iftar ve taam ile namazımızı temâşâ etmek için yalvarır oldular, izin verdük. Cemaatle oturup gece teravihi tamam edâ idüp ilahiler ve tesbihlerle bütün kadınlar bizleri seyretti ve hayran oldular.”
Reklam
“Bu esnada Merşal gelüp ayan ve ekâbirden selâm getürup "Rica ve niyaz ideriz ki, hanımlarımız gelüp iftar eyledüğünüzü ve yemek yidüğünüzü seyretmek isterler. Eğer ki izniniz olursa cümlemizi sevindirirsiz ve belki kralımız dahi hazzeder" dedi. Çaresiz kalup: "Elimizden ne gelür, hoş geldiler, safa geldiler" dedik, gitti. Anı gördüm ki, akşama yarım saat kaldıkda bir iki yüz avrat, altın ve ziynet içinde ve elmaslara batmış halde gelüp karşu be karşu sandalyelere oturdular. Gûya konağımız kadınlar evine dönüp doldu, taştı. Sonra, etrafımızda olanlardan dahi iznimizi haber alanlar bir taraftan gelmede. Birkaç bin kadın içinde kaldık. Sanki düğün evine döndü.”
“Kilimciler için mahsus bir kârhâne var ki, kralındır. Kral namına buraya bakan kimesnenin izni ve bilgisi olmadıkça kimesneye kilim satılmaz ve dokutmak isteyen, nazırdan izin alup harcın verüp dokutur ve gayet pahalıdır.”
“Paris şehrine mahsus bir oyun var imiş. Opâre derler imiş. Acaip san'atler gösterirmiş. Ol şehre mahsus imiş.”
Sayfa 52 - OperaKitabı okudu
Kral ile son derece ciddi bir diyalog :)
“Merşal; "Kralımızın güzelliğine ne dersiz?" diye sual eyledi. "Maşallah" dedik. "Henüz onbir yaşında, dört aylıktır. Şimdi bu boyu bosu ile hiç güzel olmaz mı? Hem saçları da takma değildir, bakın?" deyu kralı tutup arkasın çevirdi. Biz dahi saçlarına yapışıp ohşadık. "Yürüyüşü dahi güzeldir. Şöyle yürüyünüz, görsünler!" dedi. Kral dahi Divanhane ortasına değin yürüyüp yine avdet eyledi. "Daha süratli hareket eyle, koştuğunuzu dahi görsünler!" dedi. Kral dahi tekrar koşarak Divanhane ortasına varıncaya kadar seğirtip avdet eyledi. Merşal: "Beğendiniz mi?" deyu sual eyledi. Biz dahi: "Bârekallah" deyu cevab eyledik”
346 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.