Pelin

Pelin
@pelinnnazz
“Değişmiyor, değiştiğini zannediyorsun ama olmuyor.”
Reklam
Pelin
Bir kitabı okumaya başladı
Seyir
SeyirPiraye
7.7/10 · 9,6bin okunma
“Düşünmüyorsun, düşüyorsun. Düşündüğünü zannediyorsun, ama sadece yoklukta biraz daha irtifa kaybediyorsun. Çıkabilmek için sözüm ona düşündükçe, her gün biraz daha nefessiz, boğuluyorsun. Sen düşünmüyorsun. Düşünmek, var olabilmek ile olur ancak. Sen var mısın?“

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Çünkü insan en çok kendine benzetemediğinden korkar.”
Sayfa 77
192 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Deli Tarla
Deli TarlaŞermin Yaşar
8.6/10 · 5,3bin okunma
Reklam
Pelin
2022 okuma hedefini ekledi.
2022 OKUMA HEDEFİ
3/30 kitap - %10 tamamlandı
3 kitap okudu
30 kitap
512 sayfa
0 inceleme
1 alıntı
“Hemen gelirsen korkar kaçarım. Bir gerçek tebessümle karşıla beni. Birkaç kısa ve gerçek sözle temas et bana. Konuşmam kolay değil, susalım birlikte. İyileşmem kolay değil, zaman ver bana. Güvenmem kolay değil, izin ver bana. Acele etme, büyük adımlar bekleme, itekleme beni. Kınama, acıma, sakın zorlama! Yanımda kal zamanın varsa. İçini göster senin de yaran varsa. Bana ortak ol senin de yalnızlığın zorsa. Susarsam üzülme, konuşursam şaşırma, kaçsam bile pes etme olur mu?”
Sayfa 158
“Bütün varlığımı sakladım sizden. Tüm yokluğumla kaçındım sizden. Görünmez, duyulmaz, hissedilmez olmak istedim hep. Hislerimi ve seslerimi kapattım bu yüzden. Tanımazsınız beni. Bir gölgeden bilirsiniz. Bir kuytudan görürsünüz. Bir sessizlikten duyarsınız en fazla. Ben hayaletim.”
Sayfa 155
“Yer yer bu kadar dik durmakta zorlanıyorum belki ama halledeceğim. Ağrıyorum biraz. Kimseye belli etmiyorum tabii. Zeminimin altına sakladığım toprak derinden sarsıyor ara sıra beni. Kimseye çaktırmıyorum tabii. İnşaat halindeyken duvarıma yazılan, üstüme söylenen ağır sözler hafızamı yokluyor yer yer. Kimseye anlatmıyorum tabii. Temelim atılırken desteklenmeyişim bazen belimi büküyor, gövdemi sallıyor. Hiç kimseye göstermiyorum tabii. Bu dünya çok büyüktü, ben küçüktüm eskiden. Desteklenmedikçe, eksik bırakıldıkça, görülüp sevilmedikçe daha çok küçülmüştüm o zamanlar. Ben bu kadar yükselmeden önce çok alçalmıştım küçükken. Sonra zaaflarımdan kibirler yaptım kendime. İtaati bırakıp ihtiraslarıma sıkı sıkı sarıldım. İçimi acıtıp, başımı döndüren bu dünyayı kendi eksenimde döndürüyorum artık. Çatlaklarımı saklayıp daha da güçleniyorum. Çöküşümü unutup dik duruyorum hep. Yaramı kapatıp yükseliyorum buradan. Duygularımı hissetmeden büyüyorum. Beni görecek, duyacaksınız hepiniz. Aksi mümkün değil! Beni seveceksiniz hepiniz.”
Sayfa 154
Reklam
“Sev ve kabul et kendini. Sürekli sana kimden ne geleceğiyle, kimin ne dediğiyle, nasıl göründüğünle, hakkında ne düşünüldüğüyle, senden ne beklendiğiyle ilgilenmekten çok yoruldun sen. Kendini kendinden düşüre düşüre, eksilte eksilte, bazen abarta abarta, yargılaya hırpalaya olmadığın şey olmaya çalışmak çok yıprattı seni. Bir dön doğana bak. Bir dönüp doğaya bak. Kendi kurallarıyla doğuyor güneş. Kendi ışığından başka aydınlıklara ihtiyaç duymuyor ay. Kar, eriyor diye yargılamıyor kendini. Yağmurlar kendilerini beklentilere göre yağdırmıyorlar. Milyonlar bir araya gelse cemreyi kışın ortasında düşüremiyorlar mesela. Gökkuşağı biz çok istedik diye görünmüyor. Atlar, sahipleri istiyor diye yarışıyor, gönülleri yok. Kuşlar, insanlar istedi diye kafesleniyor, kimseye bağımlılıkları yok. “Allah kahretsin kırmızıyım!” diyen çiçek yok. Arkasından konuşulanlar yüzünden uykuları kaçan kedi yok. “Beni ayıplamasınlar” diye kendini sürekli izleyen köpek de yok. Kendilik ve kabul var doğada. “Sen de artık var olanınla kabul et kendini” dedim.”
Sayfa 95
“Bak sana neler anlatacağım! Biliyor musun? Hayatında hiç kar görmemiş çocuklara kamyonlarla kar getiren “Mükerrem” belediye başkanları var. Hayatında hiç deniz görmemiş öğrencilerini sahillere götüren “Arzu” öğretmenler var. Yolsuz ve karlı tepeleri aşarak her sabah okuluna ve öğrencilerine ulaşan “Duygu” hocalar var. Kasabalardaki çocuklara müzik enstrümanları götüren “Çağla” müzisyenler var. Kadınlar tiyatro topluluğu ile köyünde umuttan oyunlar sergileyen “Ümmiye” oyuncular var. Emekli olduktan sonra dükkânını kütüphaneye çeviren “Abdülkadir” bakkallar var. Altmış yaşında üniversite kazanıp hayatını baştan yazan “Fadime” öğrenciler var. Sanayi sitesinde park ettiği eski model minibüsünün içinde köpekleri evlat edinen “Şenol” kaptanlar var. Camisinin avlusunda kedilere yuva açan “Aziz” imamlar var. Annesi ölen kargaların bakımını üstlenen “Şeref” insanlar var. Yavru kaplumbağaları sabırla bekleyip denize taşıyan “Fatih” öğrenciler var. Amerika’da giyilebilir kalp pili tasarlayıp şifa veriyor “Canan” doktorlar. Onun yakınlarında bir hayalden yola çıkıp yeni bir galaksi keşfediyor “Burçin” bilim insanları. Serebral palsi hastası olup, 7 yılda ilk kitabı Herkes Beni Engelli Sanıyor’u burnuyla yazıyor “Mustafa” çocuklar. Gözleri görmeyen futbol tutkunu oğluna doksan dakika maç anlatıyor “Mesut” babalar. Onlar az değil Ümit. Onların akılları, kalpleri, vicdanları yağmur olup yağıyor hayatlarımıza. Varlar, varız, var olacağız. Sen gitme. Vazgeçme.”
Sayfa 83
Resim