Her insan, zihninin elinde bir mahkûm. İşte bu mahkûmiyet nefesin sınırlandırılmasını da içeriyor. Ancak zihninin izin verdiği kadar nefes alabiliyorsun. Zihinden özgürleştiremedikçe nefesini, gerçekten nefes alması mümkün değil insanın.
Nâzım Hikmet, kaçak olduğu ve polis tarafından aranıldığı günlerden bir gün sevgilisi piraye ile buluşmak ister. Bu sebeple de güvendiği bir arkadaşı ile haber ulaştırır piraye'ye. Fakat hikmet'in arkadaşı sanıldığı gibi güvenilir biri değildir. Öyle ki, bu arkadaş polislere "Nâzım, Gülhane parkı'nda, en ulu ceviz ağacınin altında olacak" diye bir haber uçurur.
Piraye'nin hasreti ile yanan Nâzım Hikmet, Gülhane parkı'na gelir. Gelir gelmesine de, her yer polis kaynamaktadır. Derken polislere görünmemek için meşhur ceviz ağacına tırmanıverir. Polisler ise uzaktan piraye'yi gözetlemekte, Nâzım'ın onun yanına gelmesini beklemektedir. Bizim şair ne ağaçtan inebilir ne de sesini duyurabilir sevdasına, ve çaresiz çıkarıp kağıdını kalemini, o meşhur şiirini yazar ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında 🎶
Artık öyle oldu ki kafamın içindeki 'Sen'le kelimeler ve cümleler halinde mütemadiyen konuşmak istiyorum. Bu hal belki bir nevi cinnettir fakat mükemmel ve harikulade bir delilik...
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...