Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İsmail SARIKAYA

Abbe de Saint-Pierreıs adamlara büyük çocuklar diyor­du; karşılıklı olarak çocuklara da küçük adamlar denebilir­di.
Reklam
Ör n eğin çocuk gördüğü bir şeyi istiyorsa ve bu da ona veri­ lebilir bir şeyse, o zaman bu şeyi çocuğa getirmektense çocu­ ğu ona götürmek daha doğru olur: O, bu uygulamadan ya­ şına göre bir sonuç çıkarır ve bu sonucu ona esinlemenin başka hiçbir yolu yoktu r .
Çocuk, hiçbir şey söylemeden, çaba sarf ederek elini uzattığında, mesafesini kestiremediği için nesneye eriştiğini sanır ama yanılmaktadır. Elini uzatarak yakınıp bağırdığın­ da ise artık mesafe konusunda yanılmaz, ya nesneye yaklaş­ tınlmasını ya da size onu geti r menizi buyurmaktadır. Birin­ ci durumda, onu yavaş yavaş, küçük adımlarla, nesneye gö­ türün. İkinci durumda onu duymuyormuş gibi yapın; ne ka­ dar çok bağırırsa o ölçüde az işitmelisiniz. Onu ne insanlara -ç ünkü onların efendisi değildir- ne de kendisini hiç duyma­ yan nesnelere buyurmamaya erkenden alıştırmak önemlidir. Ör n eğ

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
çocuklar kendilerine yardım ettirmekle başlar, sonunda hizmet ettirirler.
Çocukların taşkınlığa, küskünlüğe, öfkeye karşı eğilimle­ rinin son derecede iyi idare edilmeleri gerekir
Reklam
Çocuk ağladığında keyf i yerinde değildir, gideremediği bir gereksinimi vardı r : Bu gereksinim incelenir, araştırılır ve bulunup karşılanır. Bulunamazsa ya da karşılanamazsa göz­ yaşları devam eder; bundan tedirgin olunur: Çocuk sussun diye pohpohlanır, oyalanır; uyuması için ona ninni söylenir: İnat ederse, insanın sabrı taşar, onun gözünü korkutur: Hoyrat sütanneler kimi zaman çocuğu döverler. İşte çocu­ ğun yaşama girerken aldığı tuhaf dersler.
İnsanı n ilk hali yoksunluk ve zayıflık olduğu için çıkardı­ ğı ilk sesler sızlanma ve ağlama sesleridir. Çocuk gereksinim­ lerini hisseder ama onları gideremez, bağı r malarla başkası­ nın yardı m ı nı ister: Karnı acıkmış ya da susamışsa ağlar; çok üşümüşse ya da sıcaktan bunalm ı şsa ağlar; hareket etme ge­ reksinimi duymuş ama kı m ıldatılmıyorsa ağlar; uyumak is­ tiyor ama rahat bırakılmıyorsa ağlar; var ol m a biçimi ne ka­ dar az elindeyse, bu biçimin o ölçüde sık sık değiştirilmesini ister. Yalnızca bir dili vardır, çünkü -deyim yerindeyse- yal­ nızca bir tür rahatsızlığı vardır: Organlarının gelişmemişliği yüzünden, bunların uyandırdığı çeşitli izlenim l eri ayırt ede­ mez; tüm rahatsızlıklar ve mutsuzluklar onun için yaln ı zca bir acı duyumu oluşturur.
Suçluluk duygusu, iç karartıcı icatlarımızın en çapraşık, en ko­ mik ve en acı verici alanıdır. Kökeni kabilenin potansiyel olarak tehlikeli bireyleri dengesizleştirmek için uyguladığı grup baskı­ sında mı yatar?
Şoka giren insanların en sık verdiği tepk i lerden biri atalettir. Bir araba kazasından sonra, bir adam haykırarak kıvran ı rken diğe­ ri sessizce oturup donuk gözlerle boşluğa bakıyorsa, ağır yaralı olan kişi sessiz olandır genellikle. Bir topluluk da şoka girebilir.
Sonny Boy, Amerika' da doğmuş ve ismi gerçekten Sonny Boy olan tek Yunan'dır. Monterey rıhhmında bir restoran bar işle­ tir. Sonny Boy tombuldur ve daha da tombullaşmaktadır. San Francisco' daki Sutro Parkı civarında doğmuş ve devlet okul­ larında okumuş olsa da, Yakın Doğu'nun gizemini tek başına korumuştur.
Reklam
Geçmişe bakınca başlangıç gününü bulabilirsiniz genellikle, Sa­raybosna gününü, Münih gününü, Stalingrad veya Forge Vadisi gününü. O günü ve saati, başınıza gelen bir olayla bağlantılı ola­rak hatırlarsınız. Japonlar Pearl Harbor'ı bombaladığında tam olarak ne yaptığınızı hatırlarsınız.O perşembe günü Sardalye Sokağı'ndaki bazı güçlerin harekete geçtiği şüphesiz. Bazı se­beplerle yönelimler nesiller boyu devam eden süreçlerin ürünü­ dür. Bunları önceden sezdiklerini öne süren insanlar çıkar hep. Deprem havasına benzettiklerini söylerler.
Bazı günler baştan çirkindir. Hava nasıl olursa olsun, bunlar günün ilk ışığından itibaren kötü geçerler ve bunu herkes bi­lir. Sebebini kimse bilmese de, böyle günlerde insanlar yatak­tan kalkıp da güne başlamak istemezler. Sonunda açlık ya da iş yüzünden kalkmalan gerektiğinde de, günlerinin gerçekten de berbat geçtiğini görürler.
Kahinin kum tepesine ağır adımlarla çıkmasını seyreden Doc, rüzgarın adamın hasır şapkasının kenarını yukarı kıvırdığını, sarı güneşinse onun yüzünü aydınlatıp sakalım ışıldattığını gördü.
Yemekten sonra çam iğnelerine sırt üstü yatan Doc hoş bir huzura kapıldı. Güzel hava, iğnelerin yumuşaklığı, yosun ve çam ve yerba buena* kokuları, kı yıya vuran dalgaları n ve çam iğ­ nelerini kımıldatan rüzgarın müziği Doc'ın karmmn tokluğuyla birleşince, onun kendini bir tatmin odacığımn içindeymiş gibi hissetmesine yol açıyordu.
Kahin başım yana eğip Doc' a tepeden bakh. "Ben yalmz yaşı­ yorum," dedi basitçe. "Açık havada yaşıyorum. Geceleri dalga­ ların sesini duyuyorum ve göğe yükselen karanlık çam daUarım görüyorum. Sesler ve sessizlik varken, ren k l er varken, yalnızken hayal görmem normal tabii. Kim olsa görür."
1.777 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.