Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hıristiyan teolojik düşün­cesinin en önemli temsilcisi Augustinus'tur.
MS. 3. yüzyılla 6. yüzyıl arasındaki dönemde nasıl Yunan felsefe geleneğinin en önemli temsilcisi Plotinos ise Hıristiyan teolojik düşün­cesinin en önemli temsilcisi de Augustinus'tur. Ruhsal-entelektüel gelişiminin hikayesini anlattığı aynı zamanda yüksek bir edebi değer taşıyan İtiraflar'ı ile, bu eserde kendisini tanımak için kullandığı içe bakış yöntemiyle, bu yöntemi uygulaması sonucunda insan ruhunda varlığını keşfettiği bilinç-altına ilişkin gözlemleriyle düşünce tarihinde bazı ilkleri temsil eden Augustinus, bunun ya­nında Tanrı Devleti'nde ortaya koyduğu gelişmiş tarih felsefesiyle de felsefe ta­rihinde yeni bir çığır açmıştır. Ancak bütün bunlardan daha önemli yanı, onun bilme ve inanma, bilgi ile iman arasındaki ilişkiler konusunda geliştirmiş oldu­ğu başarılı çözüm ve bu çözümüne uygun olarak Plotinos'la Aziz Paul'u veya Yeni-Piatoncuların anladıkları ve tanımladıkları şekilde felsefeyle Aziz Paul'un anladığı ve tanımladığı biçimde Hıristiyan öğretisini yüksek bir sentez içinde birbirleriyle birleştirmiş olmasıdır.
Sayfa 14 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Akıl'ın sahip olduğu güzellik,
Plotinos'un kendi sözleriyle düzenin, simetri­nin, formun güzelliğidir. Evet düzen iyidir, simetri güzeldir; evet ama bunlar kendi başlarına eylemi harekete ge­çirmez, arzuyu yaratmazlar. Arzunun, eylemin ilkesi, kaynağı bunlar değil, bunlar tarafından harekete geçirilen, bunları seçen ve gerçekleştirmeyi isteyen -veya istemeyen- Ruhtur.
Sayfa 210 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Ahlak Ussal ve Vicdanidir. Korku ve Kurallarla oluşan Adaptır.
Plotinos, Stoacıların ahlak felse­felerini, erdem anlayışlarını büyük ölçüde kabul etmekle birlikte, onların ah­lak felsefelerinde, en yüksek iyiyi duyusal dünyayı idare eden Kader'e itaat et­me olarak görmelerine de karşı çıkar. Plotinos'a göre, bunun tersine, ahlak­sal mutluluk ancak insanın özü itibariyle kendisine ait olduğu akılsal dünya­yı temaşa etmesinden ibaret olabilir.
Sayfa 32 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Felsefenin ilk dönemlerde ki serüveni
İlkçağ Yunan felsefesi bir doğa felsefesi olarak başlamıştı ama bir Tanrı felsefesi veya teoloji olarak sona erecektir. İlk Yunan filozofları evre­nin neden yapıldığını, ana maddesinin ne olduğunu ve ondaki oluş ve değişmenin yasasını araştırmışlardı. Sofistler ve Sokrates buna bir tepki olarak doğayı bir yana bırakıp insanla, toplumla ilgili konulara eğilmişlerdi. Pla­ton ve Aristoteles, bu iki ilgiyi birleştirmiş, insan ve toplumla ilgili prob­lemleri evren ve Tanrı ile ilgili olarak geliştirdikleri genel metafizikleri için­ de ele almışlardı. Helenistik dönem felsefesi ise hemen hemen tümüyle in­san merkezci bir zemin üzerinde ilerleyerek insanın yapısı, evrendeki yeri ve mutluluğu ile ilgilenen bir antropolojiye, bir ahlak felsefesine dönüşmüştü. İsa'nın doğuşunu izleyen ilk yüzyıllarda ise ahlakla ilgili problemlerin felse­fenin ilgi odağından tam olarak uzaklaşmamakla birlikte ruhun kurtuluşu, gelecek dünyadaki hayat, Tanrı-evren arası ilişkiler gibi özü itibariyle din­sel diye adlandırılabilecek problemierin felsefenin merkezine yerleştiği gö­rülmektedir. Stoacılığın son döneminde açık bir şekilde ortaya çıktığına ta­nık olduğumuz bu gelişme Yunan felsefesinin son büyük akımı olan Yeni­ Piatonculuk ve onun en önemli temsilcisi olan Plotinos'ta doruk noktasına ulaşmaktadır
Sayfa 20 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Plotinos dönemin manevi önder, ahlak kılavuzu olan bir Filozofu
Top­lumsal konumları yüksek çok sayıda erkek ve kadın, ölümleri yaklaştığında, tüm servetlerini kendisine bırakarak, erkek veya kız çocuklarının vasiliğini üstlenmesini rica etmişlerdir. Bir bedene sahip olmaktan utanmasına ve tü­müyle yüksek bir ruhsal-zihinsel bir hayat sürmek arzusunda olmasına rağ­men Plotinos'un bu görevleri reddetmediği, söz konusu kişilerin servetleri ve çocuklarıyla titiz ve güven verici bir şekilde ilgilenmiş olduğu bilinmektedir. Öte yandan bu görevleri asıl ilgisini yani tüm hayatını zihne ve onunla ilgili şeylere vakfetmesini engellememiştir. İnsanlara karşı her zaman yumuşak ve kibar davrandığı anlaşılmaktadır: Porfirios, Roma'da geçirdiği 26 yıl boyun­ ca, birçok anlaşmazlıkta arabulucuk etmesine rağmen onun hiç kimseyi ineit­ mediğini ve hiçbir resmi göreviiyi kendisine düşman etmediğini söylemektedir. Böylece Plotinos'un antik çağın son döneminde, Epikuros ve Stoacı­lıkta karşımıza çıkan toplumun bir tür manevi önderi veya ahlak kılavuzu olarak filozof rolünü, en üstün ve başarılı bir düzeyde gerçekleştirdiği anlaşıl­maktadır.
Sayfa 62 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Farabi, Plotinos'tan hareketle geliştirdiği südur kuramında
Tanrı'dan doğrudan doğruya çıkan veya taşan ilk varlığı, Akıl terimiyle karşılamıştır. Onun metafiziğinde bu terim Tanrı'dan diğer varlıklara geçişi müm­kün kılan bir ilke olarak kabul ettiği İlk Akıl yanında, ondan sonra gelen ve birbirlerini izleyerek ay-altı aleminin ilkesi olan Faal Akıl'a kadar uzanan ve toplam sayıları ona varan diğer göksel akıllar için de kullanılır.
Sayfa 172 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Reklam
Aristoteles'in teolojisinde en yüksek ilke olarak Tanrı'yı Akıl'a, Kendi Kendi­ni Düşünen Düşünce'ye indirgermesi de Plotinos'a cazip gelmez. Tersine o, Akıl'ın üstünde, Akıl'ın kendisinden çıktığı bir varlığın, Bir'in veya İyi'nin var olması gerektiğini savunur. *****
Sayfa 31 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
Örneğin; Annenin hayatı pahasına yavrusunu koruma hissi Akla aykırıdır.
Plotinos ruhu maddi bir şey olarak ele aldığımız takdirde düşünceyi, daha doğrusu akılsal düşünceyi, kavramlara yönelen düşünceyi (intellection) anlamamız ve açıklamamızın da mümkün olmadığını ileri sürer. Çünkü akılsallar, uzamlı şeyler değillerdir. Uzamlı olmayan şeyleri uzamsal bir şeyin kavraması ise imkansızdır. Aynı şekilde güzellik, adalet, cesaret gibi estetik ve ahlaki şeyler de gayrı maddi şeylerdir; o halde onları kavrayacak entelektüel fiilin de maddi-fiziksel olmayan bir fiil olması gerekir
Sayfa 146 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
PLOTiNOS, ÖZGÜN BiR FELSEFi DEHA
PLOTiNOS, ÖZGÜN BiR FELSEFi DEHA, GEÇ YUNAN DÜŞÜNCESi TARiHiNDE PLATON VE ARiSTOTELES'LE AYNI DÜZEYE YERLEŞTiRiLMESi MÜMKÜN TEK FiLOZOFTUR. Plotinos tüm felsefesini, Platon'un bir yorumu, doğru bir yoru­mu olarak sunmaktadır ve ortaya attığı bütün görüşlerin başlangıçlarını, kay­naklarını Platon'un kendisinde bulmaktadır. Ona göre felsefenin bütün önem­li hakikatleri Platon tarafından keşfedilmiştir. Bu nedenle Plotinos, yapması gereken şeyin sadece onları açıklığa kavuşturmaktan ibaret olacağı görüşün­dedir. Plotinos, Platon'un farklı eserlerinde, örneğin ruhun bedene nasıl indi­ği, evrenin zaman içinde yaratılmış olup olmadığı, maddenin Tanrı'dan ba­ğımsız bir varlığa sahip olup olmadığı gibi konularda ortaya çıkan farklı gö­rüşlerini çeşitli yöntemlerle birbirleriyle uzlaştırmaya çalışır. Plotinos, sisteminde Platon'un ne matematik, ne de poli­tika ile ilgili düşüncelerine yer verir. O, Platon'un ilk dönem yani sokratik di­yaloglarındaki ahlakla ilgili araştırmalarını da önemsemez. Platon'da ilgilendiği şey esas olarak onun idealar kuramı ve Timaios diyaloğunda kendini gösterdiği şekilde Tanrı-evren arası ilişkiler konusundaki öğretisidir.
Sayfa 30 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
İlkçağ filozofları içinde Pla­ton,
Kendisi bir din kurucusu olmaksızın dine en yakın ilgilere sahip olmuş ve ona en yakın görüşleri seslendirmiş olan bir filozoftur. Bu dinsel ilgi Antik Yu­nan felsefesinin son büyük temsilcisi olan Plotinos'un ve Plotinosçu okulun da iki önemli çizgisinden birini oluşturmaktadır: Birçok Plotinos araştırmacısının üzerinde görüş birliği içinde oldukları ortak bir nokta, Plotinos'un sisteminde iki ana eğilimin; dünyanın yapısı ve onu meydana getiren varlıkların birbirleriy­le ilişkisi üzerine akılsal bir açıklama verme yönündeki felsefi arzuyla ruhun içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulması ve ana yurduna dönmesini sağla­ma yönündeki dinsel ilgi veya arzunun en büyük bir birlik içinde bir arada bu­lunduğudur.
Sayfa 11 - İSTANBUL BiLGİ ÜNİVERSİTESİ YAYlNLARIKitabı okuyor
912 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.