Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilşah

Dilşah
@portakalrengiay
18 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Reklam
Pavlov'un köpekleri bile bu kadar salak değildi.
Ben ilişkilerime karşımdakine tam bir güven duyarak başlamayı tercih ederim. Karşımdaki güvenilmez biri olduğunu gösterene kadar da böyle devam ederim. Her seferinde hayal kırıklığına uğramışsam da ahlâken bunun böyle olması gerektiğine inanıyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Evlilik kurumu üzerinden gönüllü köleliği arzulayan iktidar sahibi erkeklerdir; çünkü onlar, eşlerinde yalnızca bir köle değil, bir gözde bulmayı amaçlar. Dolayısıyla, kadınların yalnızca bedenleri değil, zihinleri de köleleştirilmelidir. Toplumsal eğitim kadınlara, erkeklere salık verdiği değerlerin tam tersi olanlarını salık verir. Erkeklerin payına "öz-denetim", "öz-irade" ve "cevvallik" düşerken kadınlardan "teslimiyet", "öz-feragat" ve "uysallık" beklenir. Zira erkeklere tamamıyla bağımlı halde bulunan kadınların cinsel çekiciliği, bu edilgen niteliklerle özdeşleştirilir. Böylelikle erkek, efendi kişiliğin özelliklerine sahipken kadın, köle kişiliğin özelliklerine sahip olur.
Cinsiyetler arası ilişkilerde erkeklerin kadınlar üzerinde sahip olmak istedikleri iktidar arzusu, diğer tüm toplumsal ilişkilerde olduğundan daha güçlüdür. Kadınlar, yalnızca en yakınlarındaki erkeklerin kendileri üzerinde sahip oldukları iktidara karşı koyacak araçlardan mahrum kalmazlar; aynı zamanda, tüm toplumsal eğitim ve toplumun tüm egemen ahlaki değerleri onları, böyle bir direnişten caydırmak üzere evrilmiştir. Söz konusu bağımlılığın, kadınlar dahil tüm insanlara "doğal" görünmesi ise bu gerçekliğin salt var oluşundan kaynaklanır. Yani insanlar, alışmış oldukları gerçekliği doğal görmeye eğilimlidirler.
Reklam
Sokaktaki cinsel taciz ve saldırılarla ilgili konuşmak her ne kadar riskli olursa olsun, ev içi cinsel istismara karşı ses çıkarmak, evde süregelen suçlara karşı ses çıkarmak çok daha riskli. Ev, acının olduğu yerdir ve tam da bu yüzden ev iyileşmeye başlamamız gereken yerdir.
Bir dönem birlikte çalıştığım bir erkek editör beni kişisel olandan şöyle vazgeçirmeye çalışmıştı: "Senin başına gelenleri kim umursar?" Bir kadının yapacağı en huzur kaçırıcı şey, kendi hayatından sanki gerçekten önemli bir şeymiş gibi bahsetmesidir. O hayat önemlidir.
Kadın arzularına utangaç bir selam verip erkek cinselliğine hizmet eden erkek egemen dinlere ve kültürlere katlanmak hemcinslerinin yargılamaları olmasa bile yeterince zor. Bu yargıların neden kaynaklandığını biliyorum uyumlu olma ihtiyacını tanıyorum. Bu uyumlu olma ihtiyacı, kadın düşmanlığını ve ona tabi olmayı içselleştiriyor.
Müslüman kadınlarla ilgili bir konferansta evlilik öncesi cinsel ilişkinin suçluluğunun üstesinden gelmenin ne kadar zor olduğunu paylaştıktan sonra, bir başka Müslüman kadın bana açık açık Kuran'ın "zinacıların zinacılara layık" olduğunu net bir şekilde belirttiğini söyledi, demek bir yerlerde bana layık bir "zinacı" vardı. Çok hoş.
Otoriter rejimin olduğu her yerde kadın düşmanlığı da vardır. Özgürlüğe giden yolun anahtarı ise feminizmdir. Çok fazla ülkede hâlâ tam tersi olduğu iddia ediliyor; yani kadınlarımızın ve feminist taleplerimizin beklemesi gerektiği. Ancak şunu anlamak zorundayız: Toplumumuzun yarısı baskı altında kaldığı müddetçe hiç kimse özgür olamaz ve feminizm, herkesin özgürlüğünün anahtarıdır.
Reklam
Kederimizin üstünde kahkahalarını bileyen zalimlerle barışmadık. Barışmadık.
Sanki pencerenin öbür yanında Tanrı'yı görüverecekmişim ve o bana her şeyin bir şakadan ibaret olduğunu açıklayacakmış gibi tuhaf bir hissim vardır.
Kendilerini hep dışarıda bıraktıklarıyla tanımlayan insanlar böyledir. Bir tür uyuşturucu, alttan alta hep var olan sessizliği işitmelerini önleyen bir tür gürültüdür kahkaha onlar için. Gülmek, hayatla yüzleşmekten korur onları.
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.