“...At son bir atılışla fırlarken Ay Hanım’ı deminkinden daha sıkıca kendine doğru çekti. Dudaklarını hiçbir zamanın görmediği, hiçbir çağın göremeyeceği o ilâhî yüze değdirerek öptü ve hâlâ sıcak olan mehtap kadar, güneş kadar güzel olan yüzden ayırmadan, bir an içinde bütün mazisini yıldırım hızıyla hatırlayıp “hoşça kal Ötüken” diye düşündükten sonra kendisini boşluğa bıraktı…”