- "Bizim anladığımız ve ismini davâmızın başlığı haline getirdiğimiz Büyük Doğu, Batının kafa macerasını eşya ve hadiselere tahakküm mizacını Batıya örnek teşkil edecek bir asliyetle iktibas ettikten sonra, onu kendi öz ruhumuzun emrine alacak bir dünyanın ismidir. Biz, iki dünya arasındaki mahsup sırrına asla yaklaşılmadığını, hususiyle Cumhuriyet Devrinden sonra batılılaşalım derken, ondan büsbütün uzak düşüldüğünü ve Batıyı anlamak hakkının Doğulu kalarak mümkün olduğunu mahyalaştırıcı bir telâkkiden geliyoruz ve inşası yolunda çırpındığımız dünyanın sade Doğuya değil, Batıya da örnek teşkil edeceği itikadını besliyoruz.
Son Almanya seyahatimde benimle buluşmak isteyip sabaha kadar yanımdan ayrılmayan Berlin Protestan Baş Papazı, bu husustaki sualine verdiğim cevaba hayran kaldığını, yüzlerce dinleyici önünde itiraf etmiştir. Alman protestan kilisesinin mümessili mevkiindeki papaz, bana “Materyalizm ve spritüalizm arasındaki bu dünyanın hali ne olacak? Dinlerin istikbalini nasıl görüyorsunuz? Dinler arasında maddeciliğe karşı bir ittihad kurulabilir mi?” diye sormuş ve Batının bugünkü ruh buhranını ve deprenişini izahla başlayıp “Doğunun eksiği Batıda, Batının eksiği de Doğuda” şeklindeki formülümü aynı kelimelerle tasdik etmişti. O konuşmanın geniş tafsilatını ilerde neşrini düşündüğüm her hangi bir vasıtayla kaleme almak niyetindeyim..."
(N.F.Kısakürek ile bir Konuşma. Konuşan: Nuri Pakdil. Edebiyat Aylık Dergi Şubat 1972)