Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.27
Melike
Melike
@purplegrape
“Yoruldum yaşamaktan yurdumda,
İçimde engin kırlara açılma özlemi,
Bırakıp gideceğim kulübemi,
Çekip gideceğim hırsız ve hayta.”
76 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Bazen bir kitabı okumak için belirli bir zamanda olmak gerekir. Bu kitap da yine zamanında okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitaptı. Hayatın anlamını, yaşantının ve yaşamanın ne olduğunu çokça düşündüğüm şu günlerde bu kitabı okumak kafamda dolaşan bazı soru işaretlerine cevap oldu adeta. Şayet başta hayatınız olmak üzere bazı şeyleri sorguladığınız bir dönemden geçmekteyseniz bu kitabı okumanızı öneririm.
İtiraf kitabını okurken sanki Tolstoy karşımdaymış da onu dinliyormuşum gibi hissettim. Ya da Tolstoy'un günlüğünü okuyormuşum gibi. Yazılanlar bana böyle hissettirdi doğrusu.
Oturup sakince düşünerek anlayarak ve kendinizle tartışarak okumanız gerektiğini düşündüğüm bir kitaptı. Bazı şeyleri sorguladığınız bir dönemdeyken okumanız daha etkili bir okuma yapmanızı sağlayacaktır bana göre.
Hepinize iyi okumalar!
Şık, yanlış Batılılaşmayı anlatan kısa ama anlamlı bir eser bana göre. Türk Edebiyatı klasiklerinden bu eseri büyük küçük demeden herkes okuyabilir düşüncesindeyim. Kısa olmasıyla da tek oturuşta bitirilebilecek yer yer güldüren kitap sona erdiğinde aslında o günlerden bugüne çok da fazla değişim olmadığını gösteriyor bana göre. Sadece eserin yazıldığı dönemlerde değil günümüzde de Avrupalılaşmak/Batılılaşmak düşüncesiyle kendi özünden kendi kültüründen kopup giden bazı insanların her dönemde, her devirde olduğunu bize hissettiriyor. Başka kültürlerden etkilenmek elbette normal bir durum. Fakat etkileneceğimiz kültürlerin yalnızca göstermelik yanlarından değil iyi ve kalıcı yanlarından faydalanmamız gerektiği düşüncesindeyim. Kitapta da yazdığı gibi "Alafrangadır diye Avrupa'da ne kadar çirkinlik varsa onları taklit edeceğinize biraz da güzel taraflarını yapmaya gayret etseniz ya! ... Kötü davranışları taklit etmek de, yapmak da kolaydır. Asıl güçlük iyi olanları taklit edebilmektedir." Aslolan kötü davranışları değil, iyi olanları taklit edebilmektir.
Herkese iyi okumalar!
Nedret… Sanki bir kitap okumadım da eski Türk filmlerinden birini izledim bu eserde. Güzide Sabri’den okuduğum ikinci kitaptı Nedret. Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi eserinin devamı niteliğinde olan bu eseri de tıpkı Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi eseri gibi çok beğendim. Kurgu ve anlatımını yine çok beğendiğim bir eser oldu Nedret. Annesiyle benzerliklerinden ötürü sonunun da annesi gibi olmasından çok korksam da neyse ki Nedret’in sonu annesi gibi olmadı. Çok severek okudum bu eseri. Eski Türk filmlerini izlemeyi seven biriyseniz bu eseri de seveceğinizi düşünüyorum.
Bu arada Güzide Sabri’nin eserlerini günümüz Türkçesiyle yeniden yayımlanmasını sağlayan yayınevlerine de buradan teşekkür etmek isterim. Bizleri bu güzel eserlerle tanıştırdıkları için çok mutluyum!
İyi okumalar!
Okur Takip Önerileri
Okuduğumuz hikaye sondan başa doğru anlatım tekniğiyle yazılmış bir hikaye. Hikayeyi anlatırken ilk olarak sonunu anlatan yazar, kendisinin de söylediği gibi hikayenin başını insana merak ettiriyor.
"İşte hikayenin sonu bundan ibaret. Şimdi bunun başını merak etmeyecek misiniz? ... Bunları ve gide gide hikayenin ta başını merak etmeyecekseniz bırakalım. Lakin ben okurun halini bilirim. Hatta burada sözü bu gibi şeylerle uzattığıma bile itiraz ederek bu sondaki esrarın keşfinde sabırsızlanır." satırlarını ilk okuduğumda hikayenin başına olan merakım iyice arttı. Hikaye henüz ilk satırlarından itibaren içimde hep merak duygusunu dinç tutarak ilerlemekte.
Türk edebiyatı klasiklerinden "Ölüm Allah'ın Emri" tek oturuşta okunabilecek olan hikayelerimizden biri.
İyi okumalar!
Osmanlı yıllarında çocuk olmanın nasıl olduğunu çok gerçekçi bir şekilde anlatmış Ahmet Rasim bu eserinde. Türk edebiyatı klasiklerinden olan bu eser, dönemin çocuklarının eğitimleri sırasında nasıl koşullarda eğitim gördüklerini, çocukların nasıl yetiştirildiklerini adeta bize yaşatarak anlatmış. Bir oturuşta bitirilebilecek güzel bir kitaptı.
"Canım çocukluk!.. En uslu hali bile sessiz, rahat rahat otururken -her nedense- fingirdemeye denktir." Çocuklara, çocuk kalmışlara ve içimizdeki çocuklara!
İyi okumalar!
Toplumda var olan birçok konunun böyle çok ince bir şekilde anlatılmış oluşu beni bu kitap hakkında inceleme yazmaya teşvik etti. Rıfat Ilgaz'dan okuduğum ikinci eser "Haydi Yolunuz Açık Olsun". Tıpkı okuduğum diğer kitabındaki gibi, Yıldız Karayel, toplumu ve toplumun yaşadıkları olayları çok güzel bir şekilde anlatmış. Kitapta var olan bütün öyküleri çok beğendim fakat özellikle "Sıçan Artığı" öyküsü beni bir başka etkiledi. Belki de günümüzden de birkaç parça gördüğümdendir bu kadar bu öykünün beni etkileyişi.
Neyse, çok uzatmak istemiyorum sözlerimi. Kısaca, toplumumuzdaki bazı konuların hicivlerle anlatılmış olduğu bu öykü kitabını herkese tavsiye etmek istiyorum. Çok uzun bir kitap da değil zaten, 148 sayfa. Okuyun, eminim ki seveceksiniz.
İyi okumalar!
Açıkçası kitabın biraz kalın olmasından ötürü kitaba başlamam biraz zaman aldı. Fakat okudukça okumaya geç başladığım için kendime kızdım. Çünkü bizlere bırakılan bu miras değerindeki eser her bireyin okuması gereken kitaplar arasında bence.
Bana göre Halide Edip bu eserinde Doğu - Batı sentezini ve dönemin İstanbul'unu Sinekli Bakkal tasviriyle çok güzel bir şekilde anlatmış. Rabia'sıyla, Tevfik'iyle, Rakım Amca'sıyla, İstanbul Bakkaliyesi'yle ve dahasıyla. Anlatacak ve söylecek çok şey var aslında ama sizler okuyup da öğrenin, hissedin derim ben bu güzel hikayeyi. Okudukça hayran kalın Halide Edip'in anlatıcılığına.
Hepinize iyi okumalar.
"Renk renk gençler yetişiyor. Bunlardan yararlanacağız. Bu gençler öne çıkınca, her yer de birbirine benzemekten çıkacak. Daha dolu dolu bir ülke olacağız. Umudum budur."
Bu cümlelerle bitmiş kitap. İlber Ortaylı'nın zaten ne kadar bilgili biri olduğunu neredeyse hepimiz biliyoruz. Bu memleketin bir genci olarak bu kitabı okuduğum için
Açıkçası bu okuduğum ilk oyun kitabıydı. Olaylar, diyaloglar bence akıcı bir şekilde anlatılmış fakat kişilerde biraz zorlandım ben. Kim kimdi gibisinden çok kez geriye dönüp baktım. Bu belki isimlerden ötürü olabilir, tam bilemedim. Ama okumak isteyenler için tavsiye ederim açıkçası. Bir oturuşta bitirilebilecek türden bir kitaptı bence.
Kısa olmasının yanında etkileyici bir kitaptı diyebilirim. Arka kapağında Sergey Naidyonov'un Çehov'a yazdığı bir mektupta şu cümleleri yazdığı yazmakta: "Oyunu izledikten sonra birden yaşama, yazma, daha çok çalışma isteğine kapıldım... oysa oyun acı ve kederle doluydu. Tuhaf, iyimser... teskin edici bir acı." Belki de kitap için yapılacak en güzel yorumlardan biri de bu. Oyun acı ve kederle dolu fakat insana umut ve yaşama sevinci veriyor.
Sevgili dostlar "Neden, neden daha yaşam yolunun başlangıcında can sıkıcı, renksiz, silik, tembel, duymaz, yararsız, mutsuz kişiler olup çıkıyoruz bizler." Oysa yaşamda daha okuyacak çok kitap, gezecek çokça yer ve yaşamaya değer çokça güzel olay var. Sevgiyle, umutla, neşeyle ve sevdiklerinizle olun!
"Insanın yüreğinin iyi olması için akla ihtiyacı yoktur. Bana bazen bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. Gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi olmadığını görüyorsun."
Ah Lennie, canım Lennie... Kitabın son sayfasını da okuduktan sonra sanki daha bitmemiş gibiydi, bitememişti benim için. Okumak adına tereddütü olan varsa hiç tereddüt etmeden alıp okuyabilir diye düşünüyorum ben. Gayet açık, aynı zamanda akıcı ve kısa olmasıyla birlikte de hemen bitebilecek türden bir kitap. Tavsiye ederim.
