'Toplum nedir?' bilmecesi, ancak toplumlaşma biçimlerini tüm yönleriyle ele alan, en ilkel şekillerinden, ulaştıkları en karmaşık yapıya kadar inceleyen bir araştırmayla cevaplanabilir. Toplum, kendisine uygun bir tanımın kolayca bulunabileceği birleşik bir varlık değildir; dahilindeki unsurları bir araya getiren tüm ortaklık biçim ve kuvvetlerin toplamından oluşur. Bir yönüyle tamamıyla soyut bir genel kavramdır ve tüm genel kavramlar gibi gerçekle bağlantısı azdır; soyutlandığı gerçek ise belirli bazı toplumsallaşma biçimleridir. Diğer bir yönüyle ise özetleyici [Summierungsbegriff] bir kavramdır ve bireyler arasındaki tekil ortaklık bağlarından ibarettir.
Durkheim'a göre, bilimsel bir sosyolojinin ilk ve vazgeçilmez şartı toplumun kendine özgü bir gerçeklik olduğunun - özgün ontolojik konumunun- kabul edilmesidir. Bu anlayış içerisinde değerlendirilen toplum, kendi başına bir 'faal güçler sistemi', nedensel olarak etkin bir bütüne dönüşür; sosyolojik açıklamalar da, belirgin bir biçimde toplumsal olan nedenler üzerinden yapılmaya başlanır.
Ferguson ve birçok diğer düşünür tarafından altı çizilen 'insan elinden çıkma kurumlar' ve bunların karmaşık doğası, insanlar arasındaki karşılıklı bir bağlılığın var olduğuna işarettir. Adam Smith'te bu durumun maddi eksendeki yansımasını görmek mümkündür: ''Yediğimiz yemeği önümüze koyan kasap, biracı veya fırıncıların bunu cömertliklerinden değil, çıkar amaçlı olarak yaptıklarını biliriz. Kendi ihtiyaçlarımızı onların insaniyetiyle değil, özsevgileriyle ilişkilendiririz.''
Toplum içerisindeki maddi güçler üzerine yoğunlaşan Millar, işbölümünün sivil toplum içerisindeki tabakalaşmayı güçlendirdiğini öne sürer. İşbölümü nedeniyle salt birer 'emek aletine' dönüştürülen işçiler, 'işverenlerce adeta dolandırılırlar.' Katı ve detaylı işbölümünün zararlı etkileri olduğu fikrine ortak olan Smith, bu durumdaki bir işçinin zihinsel yetilerini kullanmaktan aciz kalacağını ve 'bir insan için mümkün olan en ahmak, en cahil hâle' bürüneceğini öne sürer. Ferguson ise, 'birçok sınai mesleğin, ancak mantığın ve duyguların tamamen bastırılması sonucu icra edilebileceğini' ve 'cahilliğin yalnızca batıl inançların değil, endüstrinin de anası olduğunu' öne sürmüştür.
Aristoteles'in yaptığı en önemli ayrım toplum ve Devlet arasında değil, kişisel veya ailevi olan ile siyasal-toplumsal olan arasındadır. Bununla beraber, siyasal olanın felsefesini geliştirme bağlamında, 'yurttaş toplumu', 'siyasal toplum' kavramlarının barındırdığı bir dizi ayrım öne sürer.
Eğer aniden göğe doğru yükselip insana ait şeylere ve onların çeşitliliklerine bakacak olsaydın, insanları küçümserdin, çünkü aynı anda gökyüzünde ve esîrde ağırlanan varlıkları da görürdün. Göğe ne kadar sık yükseltilirsen yüksel hep bunları, aynı türden fâni şeyleri göreceksin. Bunlar için mi böbürleniyoruz?
Senin zanaatın ne? İyi bir insan olmak. Fakat evrensel doğa kadar insanın kendisine has özelliklerine dair muhakeme etmeden bunu nasıl gerçekleştireceksin?
Var olan her şeyi dikkatle incele ve her şeyin zaten çözülüp dağılmaya başladığını, bu çözülüp dağılma sürecini, ya da doğanın her şeyi ölmek için yarattığını düşün.
...tanrıların istedikleri şeyin dalkavukluk değil, bütün akıllı canlıların onlara benzemeye çalışması olduğunu, incir ağacının incir ağaçlığı, köpeğin köpeklik, arının arılık, insanın insanlık yapması gerektiğini unutma.
Her şeyin, var olanların ve olacakların ne kadar çabuk yitip gittiğini sık sık düşün. Madde sürekli akan bir nehir gibidir, şeylerin eylemleri sürekli değişir, nedenleri sonsuz çeşitliliktedir ve neredeyse hemen elinin altındaki şey de dâhil olmak üzere hiçbir şey durağan değildir. Geçmiş ve geleceğin her şeyi yutan sonsuz boşluğunu, dibi görünmez uçurumunu düşün. Bunlar karşısında böbürlenen, yakınan, feryat eden, kendini boş yere perişan eden bir ahmak değil midir? Sanki dertlerimiz çok büyükmüş ve çok uzun sürecekmiş gibi.
Gerçekten önceden ayarlanmış da olsa, rasgele birbirine geçmiş bir kaos da olsa her hâlükârda evren bir düzendir. Bizzat sende de bir düzen varken ve birbirinden ayrı ve dağınık olmasına rağmen birbirini etkileyen her şeyde düzensizlik olabilir mi?