Hayat, sonsuz bir koşuşturma içinde geçtiğinde içe bakışımız kayboluyor. Hep dışarıya baktığımız zaman, dışarıdan bir medet umduğumuz, alkış beklediğimiz zaman, iç âlemde yalnız kalıp kendimizle konuştuğumuz, dış âlemden saklanabileceğimiz zamanlar azalıyor. Ve bir istiridye kabuğunun içinde kum tanesi olarak kalıyoruz; inciye dönüşme fırsatını heba ediyoruz.