Şeyh Galib klasik edebiyatımızın son büyük şairi olarak kabul edilir. Hayatı boyunca Mevlevi kültürü içerisinde bulunmuş ve nihayetinde Galata Mevlevihanesi’nin postnişinliğini de yapmıştır. Ehl-i tarik bir şair olmasının yanında III. Selim’le olan dostluğu bakımından da dikkat çeken bir isimdir.
SABAH ÜLKESİ: kültür, sanat, felsefe dergisi,
Müslüman Kitaplığı Tavsiye Listesi
(300 kitap, Aydın Başar )
A. İMAN VE İSLAM
1. Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali
2. Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslam
3. Ahmet Hamdi Akseki, İslam Dini
4. Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş
5. Necip Fazıl Kısakürek, İman ve İslam Atlası
6. Ümit Şimşek, İslam İnanç İlmihali
7. Ali Kemâl Belviranlı, İslâm
İslam’ın temel kavramlarından olan “hidayet” ve “dalâlet” kavramlarının semantik analizi yapılmış, bu kavramların Kur’anî terminolojide ifade ettiği anlamlar incelenmiş, “Allah'ın saptırması ve hidayeti nedir?”, “Hidayet çeşitleri, hidayete ulaşmada engeller, dalâlet sahaları, saptırıcı âmiller ve ameller nelerdir?” gibi sorulara Kur'an ve
Yazar Aydın Başar, Ehl-i Sünnet hassasiyetine dikkat ederek Müslümanlar için 300 kitaplık bir liste oluşturdu. Kur’an’da hata bulan ve usulsüz dini yorumlar yapan itikadı bozuk eserleri listeye karıştırmayan Başar, uzun araştırmalar sonucunda doğudan batıya birçok farklı kişinin eselerini listeledi.
Çok sayıda isimden fikir aldı.
Listeyi
Kaynakların belirttiğine göre, hakikatin “akıl hucceti” ile bilinebileceğini savunan ilk kişi Mu’tezile’nin kurucusu Vâsıl b. Ata (ö.131/748)’dır.
Yine Mu’tezile’nin Bağdat ekolüne mensup olan ve Yunan felsefesine vukûfiyeti ile bilinen Sümâme b. el-Eşres (ö. 213/828) ilk defa aklî bilgiyi dinî (simâî) bilginin önüne geçiren kişi olarak gösterilmektedir. Bu konuda o, “eğer şeriat olmasaydı ve Allah hakkındaki bilgi peygamberlerce getirilmeseydi, O’nu bilmek yine de akıl için zorunlu olacaktır” demektedir.
Bunun anlamı, insanın tevhid ve adâlet hakkındaki bilgisinin tümü, a prioridir.
MU’TEZİLE’DE AKIL ANLAYIŞI, Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ
Bir insana yönelen şiddet, aslında bütün insanlığa yönelmiştir. Bu yüzden ölümler arasında ayrım yapmak, şiddeti yarıştırmak, katliamları mağdurlarına göre değerlendirmek insanlıkla bağdaşmaz.
Akıllı, onurlu ve hür iradeye sahip bir varlıktır, bunun sonucunda da cüz'i iradesinin geçerli olduğu alanlara dair sorumluluk yüklenmiştir. Zihinsel yetenekleri yerinde olan (akıl- bilgi) düşsel yetenekleri sağlam (irade), fizik yetenekleri sağlıklı olan bir kimse eylemlerini özgür bir şekilde gerçekleştirebilir. Nasıl ki toprağa atılan bir tohum, oluşum şartlarına (ısı, ışık, hava, ilaçlama, gübreleme vb.) sahip olduğu zaman filiz verirse, insan da yukarıdaki özelliklere sahip olduğu zaman özgür kararlar verebilir.
Diğer yandan, bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter. Sınırsız özgürlük olamaz. Çünkü kişilerin keyfine bırakılan sınırsız bir özgürlük, kaos ve anarşi getirir.
İnsan doğru bilgiyle(vahiye) karşılaşır, zorlama ve baskı altında kalmaksızın kendi hür iradesiyle onu değerlendirir ve diliyle açıkça söyleyip kalbiyle de tasdik ederek mümin olur.