Bir katre içen çesme-i pürhûn-ı fenâdan
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan
Asûde olam dersen eğer gelme cihâna
Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan
Sabit-kadem ol merkez-i me'mûn-ı rızâda
Vâreste olup dâire-i havf u recādan
Ne var ki mevcûd ise âlemde, güzel, doğru, iyi;
Arayan fikri, bulan râhu, seven sevgiliyi
Bize bahşetmiş olan Hazret-i Rahmân'a şükür.
O büyük Rabb'e şükürler ki, ayak bastığımız
Yeri halketti barınsın diyerek varlığımız;
Ve yer üstünde hayâlin cereyânınca uzun,
O büyük Rab ki, ışıklar yakıyor göklerde,
Lûtfunun feyzini, görsün diye insan yerde;
En büyük nîmete hamd, en küçük ihsâna şükür.
O büyük Rab ki, ufuklar boyu nîmetlerini,
Hüsn ü an, reng ü füsun, aşk ü cünûn mahşerini
Gayrı kâfi görerek sevdiği biz kullarına
Şimdiden vâdediyor başka bir âlem yarına;
Mâ-i Tesnîm'e şükür, Ravza-i Rıdvân'a şükür.
O ki, sedâsına yandıkça bütün mahlûkat,
Arş-ı Alâ'da Ezel kasrına çıkmış yedi kat,
Geriyor hüsn-i ilâhîsine atlas perde...
En güzel vuslatı tattırmak için mahşerde
Bize, gündüz gece, zehrettiği hicrâna şükür.
Ne var ki mevcûd ise âlemde, güzel, doğru, iyi;
Arayan fikri, bulan râhu, seven sevgiliyi
Bize bahşetmiş olan Hazret-i Rahmân'a şükür.
O büyük Rabb'e şükürler ki, ayak bastığımız
Yeri halketti barınsın diyerek varlığımız;
Ve yer üstünde hayâlin cereyânınca uzun,
O büyük Rab ki, ışıklar yakıyor göklerde,
Lûtfunun feyzini, görsün
Ne var ki mevcûd ise âlemde, güzel, doğru, iyi;
Arayan fikri, bulan râhu, seven sevgiliyi
Bize bahşetmiş olan Hazret-i Rahmân'a şükür.
O büyük Rabb'e şükürler ki, ayak bastığımız
Yeri halketti barınsın diyerek varlığımız;
Ve yer üstünde hayâlin cereyânınca uzun,
O büyük Rab ki, ışıklar yakıyor göklerde,
Lûtfunun feyzini, görsün diye insan yerde;
En büyük nîmete hamd, en küçük ihsâna şükür.
O büyük Rab ki, ufuklar boyu nîmetlerini,
Hüsn ü an, reng ü füsun, aşk ü cünûn mahşerini
Gayrı kâfi görerek sevdiği biz kullarına
Şimdiden vâdediyor başka bir âlem yarına;
Mâ-i Tesnîm'e şükür, Ravza-i Rıdvân'a şükür.
O ki, sedâsına yandıkça bütün mahlûkat,
Arş-ı Alâ'da Ezel kasrına çıkmış yedi kat,
Geriyor hüsn-i ilâhîsine atlas perde...
En güzel vuslatı tattırmak için mahşerde
Bize, gündüz gece, zehrettiği hicrâna şükür
Faruk Nafız Çamlibel
O büyük Rab ki, ufuklar boyu ni’metlerini,
Hüsn ü ân, reng ü füsun, aşk ü cünun mahşerini
Gayrı kâfî görerek sevdiği biz kullarına
Şimdiden va’dediyor başka bir âlem yarına;
Mâ-i Tesnîm’e şükür, Ravza-i Rıdvân’a şükür.
NA'T-I ŞERÎF
Âsitân-ı devletindir ka'be-i ulyâ bana
Ravza-i huld-i berînin cennetü'l-me'vâ bana
Ey cemâl-i âfitâbın kıble-gâh-ı ins ü cân
Ebruvânın "kâbe kavseyn" kurb-i "ev ednâ" bana
Gül-femin reşk-âver gül-gonca-i firdevsdir
Dürr-i dendân-ı dehânın dürre-i beyzâ bana
Ey leb-i mu'cîz beyânın menba'-ı âb-ı hayat
Ey zülâl-i lâ'l-i nâbın kevser-i mâ'nâ bana
Ey kelâm-ı mu'cizindir mürdeler ihyâ eden
Nutk-ı cân-bahşındır ancak mu'ciz-i Îsâ bana
Sen kelâmullahı nâtık olduğun burhânıdır
Sûre-i "Yâ-Sîn" ü "Tâ-Hâ" hüccet-i garrâ bana
Koyma zulmetde bu Hazmî kemterin eyle halâs
Ey vücûdu nûrdan bir âyet-i kübrâ bana
| Tarîk-i Uşşâkiyye ricâlinden Hazmi Efendi Hazretleri