çünkü böndür altında kaldığım töhmet
uğradığım kinayeler bön ve berbat.
Evet, ilmektir boynumdaki ama ben
kimsenin kölesi değilim
tarantula yazdılar diye göğsümdeki yaftaya
tarantulaymış benim adım diyecek değilim
tam düşecekken tutunduğum tuğlayı
kendime rabb bellemiyeceğim
razı değilim beni tanımayan tarihe
beni sinesine sarmayan
tabiattan rıza dilenmeyeceğim.
İsmet özel
“Nefret başarısızlığa uğramış sevgidir” diyor Kierkegaard, peki hiçbir şey hissetmemek neyin ifadesidir? Başaracakken temeli oturtulamamış sevgi? Yoksa tamamen yanlış ifadelere boğulmuş zannetmek sevdiğini?
Da vinci ekliyor “insan bir şeyi ancak anladıktan sonra sevgi veya nefret duyabilir.” İki uç nokta sevgi ve nefret mişima hepsine karşı geliyor uçlarda yaşamak zorunda değiliz! Duyguların kaybolması hissizlik de vardır!
Herkes sanata karşı. Önce şiirden anlamı kaldırdılar, sonra müzikte melodiyi öldürdüler. Ya resim? Çizgi çizmesini bilmeyenler hemen meşhur oluyorlar. Sanatı öldürdüler!
Belki de sözlerimin tam anlaşılmamasını, gene de benim için ağlanmasını istiyorum. İnsanları ağlatmanın bu kadar güç olduğunu bilmezdim. Aslında, kendimi de ağlatamıyordum. kendimi heyecanlandırma yeteneğinden yoksun kalmıştım.
Kendimi suçlu hissediyordum. Doğduğum günden başlayan bir suç dizisi içindeyim. Seni görmek istemiyorum, seni görmek istemiyorum. Aynı olayları bir daha yaşayacak gücüm kalmadı.