F. R. ATAY diyor ki: "Mütareke edebiyatında cinayet yerine geçen şeylerden biri de Türklerde milliyet duygusu uyandırmaktı."
Maarif Nazırı Fahrettin RUMBEYOĞLU, okul kitaplarından "Türk" kelimesinin çıkarılmasını emreder. Bazı aydınlar Türk olmadıklarını açıklarlar. Hürriyet ve İtilafçı filozof Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI, bir Fransız gazetesine şu demeci verir: "İngilizlerden çok şey öğrendim. Fransız medeniyetine hayranım. Bende duygu ve düşünce bakımından beğenilecek ne varsa, sizindir. Bende fena olan her şeyin kaynağı benim!"
Türklerin kurduğu Osmanlı Devleti'ni yönetenler yüzyıllarca Türklüğü hakir görmüşlerdi. Mütareke ile birlikte bu tavır yeniden belirir. Şair Cenap ŞAHABETTİN bir Fransız dergisine verdiği yazıda şöyle diyebilecektir: "Türkler ilim ve medeniyet sahasında hiçbir şey yapmamışlar, hiçbir eser vücuda getirmemişlerdir. Ne bir mezhep, ne bir felsefe, ne bir sanat yaratmamışlardır." (Y. K. KARAOSMANOĞLU, Ergenekon. S. 125)
Gâyesi bilinmez mukadderâtın
Ölümdür en büyük sırrı hayatın
Düşün yaşamaktan maksadın nedir ?
Bu âlem bir geniş açık sahnedir
Herkesi dünyaya kader sevk eder
Her gelen rolünü oynayıp gider
Necip Fazıl Kısakürek'in kız kardeşi Selma'nın vefatı, üzerine bir de annesinin verem oluşu ve tedavi için İsviçre’ye gönderilmesi... Necip Fazıl, ilk defa yatılı talebedir...
İşte bu durumlarda Necip Fazıl, Rıza Tevfik'in "Selma...
Sen De Unut Yavrum" şiirini okuyarak Boğaziçi'ne bakan büyük pencereler önünde gözyaşı