Efendisine acı kelimesini ifade eden bir düşünce olmadığını ve acının ancak evvelce hissettiğimiz bir duyumu hafızamızda canlandırdığımız ölçüde bir anlamı olduğunu anlatmak istiyordu.
Beni bir başkası değil de ben yapan şey, bu şekilde iki ülkenin, iki üç dilin, pek çok kültür geleneğinin sınırında bulunuşumdur. Benim kimliğimi tanımlayan da tam olarak budur. Kendimden bir parçayı kesip atmış olsaydım, daha mı gerçek olurdum?
'Öteki' olmak terk edilme korkusu yaşayanların dilinde sık karşılaştığım bir ifade. 'Öteki' olmak kendini her zaman sallantılı bir konumda hissetmek, tetikte olmak, reddedilmeye hazır olmak demektir. Bir yandan da bilinçsizce öngörülen felaketin gerçekleşmesi için gereken her şeyi yapmak.
Sömürge ne düşünen bir makine ne de muhakeme yeteneği olan bir bedendir. Sömürgecilik çıplak şiddettir ve ancak daha büyük bir şiddetle karşılaştığında boyun eğer.
Sömürgecinin şehri, insanın karnının tok, sırtının pek olduğu bir yerdir, tembellik yeridir, karnı her zaman iyi şeylerle tıka basa doludur. Sömürgecinin yaşadığı yer, beyaz insanların, yabancıların bölgesidir.
Avrupa'nın gerçek yüzünü mü görmek istiyorsunuz? O zaman bu kitap tam size göre.
Hümanist Avrupa(!) İnsan haklarına saygılı Avrupa(!) Dünyanın merkezine insanı koyan Avrupa, soykırımlar yaparken, katliamlar yaratırken de mi hümanistti? Yoksa hepsi birer illüzyon mu? Gösterdiği ve aslında olan arasında uçurum kadar fark var. Bakıp da gerçekten görmek gerekir. Aimé Césaire şu paragrafta çok güzel özetlemiş:
"Radyomun düğmesini çevirince, Amerika’da siyahların linç edildiğini işitiyorum ve diyorum ki kendime, bize yalan söylemişler: Hitler ölmemiş; radyomun düğmesini çeviriyorum ve öğreniyorum ki, Yahudiler hala aşağılanıyor, hor görülüyor ve yurtlarından kovuluyorlar. O zaman diyorum ki kendime, bak bize yalan söylemişler, Hitler ölmemiş; radyomun düğmesini çeviriyorum ve öğreniyorum ki, Afrika’da çalışma kampları kurumsallaştırılıyor, yasallaştırılıyor, o zaman diyorum ki kendime, bak bize yalan söylemişler: Hitler yaşıyor…"
Bir medeniyetin ilk çürümeye başladığı yer kafası değil kalbiyse eğer, bu kalpsiz medeniyete karşı kendi medeniyetimizi yükseltmek için tek ihtiyacımız olan, sağlam bir yürek, sağlam bir vicdan!