Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ruşyena

ruşyena
@rusyena
250 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
"Bir insanın dini kanaatleri ve felsefi fikirleri kendisinde ikinci bir tabiat yaratır. Bu ikinci adam da içindeki ilk insiyaki mahluk kadar tabii ve hakikidir. Bu ikinci tabiat olmasa o sadece nefsani bir hayvandan ibaret kalırdı. Uzvi ve cismani miraslarımızın tesirlerinden korunamadığımız kadar ahlaki ve manevi tesirlerden de kaçınamayız."
Sayfa 34 - Bağlam YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Hatırlayınız! Hiç şaşmayan bir intizam ile işlediğini gördüğümüz beşeri bir kanun vardır: Nerede zeka umarsak orada ahmaklıkla karşılaşırız. Nerede sadakat beklersek, orada ihanete uğrarız. Nerede kibarlık ararsak orada bayağılığa rastlarız. Kime dostluk gösterirsek ondan sadakatsizlik görürüz. Gençliğimizin saffetli zamanlarında menfaatine yardım etmiş olduklarımıza, senelerden sonra, rast gelince geçmiş zamanların olgunlaştırdığı bir eski muhabbetle karşılanacağımızı sanırız ve yıllanmış bir kinle karşılşırız. İnce birtakım vefakarlıklar uğruna çürüttüğümüzü gördüğümüz bir ömrün akşamında başkaları gizlendikleri bataklıklar içinde yılan başlarını kaldırarak bize ıslık çalarlar. Düşünmeyiz ki, çektiğimiz onlara itimat etmiş saffetimizin cezası ve muhabbet göstermiş za'fımızın belasıdır."
Sayfa 10 - Bağlam YayınlarıKitabı okudu
"Onları yaratan, onları böyle kuşbeyinli yaratmayı uygun bulmuşsa kabahat kimde?!!"
Sayfa 23 - Belge YayınlarıKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rahmetli babam derdi ki, 'Oğlum Kirkor, her piyano akord tutmaz' Çok doğru laf! Doğru kelam! Ben de şimdi bunca senelik tecrübelerimden sonra anladım ki; bazı piyanolar hatalı imal edilmişlerdir, istediğin kadar uğraş, istediğin kadar didin dur. Üç gün sonra akordu yine bozulur. Nah işte vitrindeki gibi; akort tutmayan bir piyano! Sahibi, madam Eleni, akort ettire ettire bıku, nihayet getirdi buraya bıraku ve Çekip gitti. Yalnız piyanolar mı? No! Bazı insanların sesleri de akort tutmaz evladım! Yaniya, maalesef kimi sesler yalnız kendilerine göre akortludur!" Sözün burasında susan Kirkor Usta, biraz da feri gitmiş gözlerini gözlerime dikerek bu kez yeniden bir soru yöneltti: "Peki de bakayım, sen sesini kime göre akordlayacaksın?"
Sayfa 16 - Belge YayınlarıKitabı okudu
"Kemal Tahir'in roman serüveninin hemen bütünü ülkenin tarihi boyunca yaşadığı değişim sürecinin aşamalarını konu alır. Öyle ki, köyü konu alan romanlarında bile ilgili dönemin tarih, toplum, siyasa üçgenindeki yapısal konumunu tartışır. Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılıp yerine Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluşunu endişeyle karşılar. İmparatorluk mirasının bütün bütüne yadsındığı, buna karşılık Cumhuriyet'in aydın ve bürokrat kadrolarının bu mirasın yerine daha güçlü bir toplum düşüncesi koyamadığı ve Osmanlı toplumunun Cumhuriyet toplumuna göre çok daha adil ve eşitlikçi olduğu düşünceleriyle, Batıcı yeni Cumhuriyet'i içine sindirememiştir."
Sayfa 33 - Can Yayınları
Reklam
"Romancının topluma karşı ödevli olduğu düşüncesini temel alan Kemal Tahir, bütün yazarlık yaşamı boyunca bu düşünceyi ilke edindi. Yaşadığı toplumun tarihsel geçmişini çözümleyerek bugününü aydınlatmaya çalıştı. Kendi geçmişini açığa çıkaramamış toplumlarda, romancının bilimsel bir çözümlemeyle bu görevi üstlenmesi gerektiğini, bu amaçla bir tür "bilimsel roman" biçimi geliştirmesi gerektiğini savundu. Kendisi de ilk romanlarından sonraki döneminde hep bunu yapmaya çalıştı."
Sayfa 32 - Can Yayınları
"Hiç bir belge bize o belgeyi yazanın kendisinin ne düşündüğünden - neyin olmuş olduğunu düşündüğünden, neyin olmuş olması gerektiği ya da olabileceğini düşündüğünden, yahut belki yalnızca başkalarının onun neyi düşündüğünü sanmalarını istediğinden ya da hatta kendisinin ne düşündüğünü sandığından fazla bir şey söylemez."* _________________________________ *E.H. Carr
Sayfa 31 - Can Yayınları
"Özbilginin dışında bilgi, yani nesne bilgisi nasıl mümkündür? Romantik düşünmenin ilkelerine göre, pratikte mümkün değildir. Özbilginin olmadığı yerde, zaten bilgi yoktur; özbilginin olduğu yerde de, özne-nesne bağlantısı kalkmıştır; yani nesne-bağlışalığı olmayan bir özne verilidir."
Sayfa 110 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"Her türlü bilgi, muhakkak Ben olması gerekmeyen düşünen bir varlığın özbilgisidir."
Sayfa 109 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"N esne bilgisi teorisi, düşünseme kavramının nesne için önemi bakımından geliştirilmesiyle belirlenmiştir. Gerçekolan her şey gibi nesne de düşünseme ortamında yer alır. Oysa düşünseme ortamı, yöntemsel ya da epistemolojik açıdan bakıldığında, düşünme ortamıdır, çünkü düşünmenin düşünsemesi , kanonik düşünseme şemasına göre oluşturulmuştur."
Sayfa 108 - İletişim YayıneviKitabı okudu
Reklam
"Eleştiri, nesnesinin bilgisini içerir. Bu yüzden erken romantik dönem sanat eleştirisi kavramını serimlemeye çalışmak demek, kavramın temelinde yatan nesne bilgisi teorisinin karakteristik özelliklerini göstermek demektir."
Sayfa 107 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"Sanat eleştirisi kavramı, ne epistemolojik varsayımlar ne de estetik varsayımlar olmadan belirlenemez . Bunun tek nedeni de, estetik varsayımların epistemolojik varsayımları içermesi değildir: Eleştiri, her şeyden önce bir bilme momenti içerir - bunu ister saf bir bilgi olarak, isterse değerlere bağlı bir bilgi olarak kabul edelim. Bu yüzden, sanat eleştirisi kavramının romantizmdeki belirlenişi de tamamen epistemolojik varsayımlara dayanır."
Sayfa 61 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"Erken romantizmde esas mesele din ve tarihtir. Romantizmin geç safhalarının tamamıyla kıyaslandığında, erken romantizmin sonsuz derinliği ve güzelliği, tarihsel ve dinsel olgulara bu iki alanın içsel bağından ötürü başvurmak yerine, bu yüksek alanı, her ikisinin kesişmesi gereken kendi düşüncesinde ve hayatında üretmeye çalışmasından kaynaklanır. Bu çabadan, din değil, dinden yoksun olan ve dine öykünen her şeyin kül olup gittiği bir atmosfer doğmuştur."
Sayfa 21 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"Hemen hemen her yerde sorgusuz sualsiz kabul edilen, yaygın ve hakim bir kanaat var: edebiyatın hem etik alanında hem de insan eylemleri alanında, bu eylemleri sebeplerle donatmak suretiyle etkili olabileceği kanaati. Bu çerçevede, dil sadece, eylemde bulunan insan ruhunun derinliklerinden yönlendiren sebepleri az veya çok imalı biçimde hazırlayan bir araçtır. Bu bakış açısının ayırt edici özelliği, dil ile eylem arasında, dilin eylem için bir ortam [medium] olmayacağı herhangi bir ilişki biçimini tümden yok saymasıdır. Bu ilişki dili güçsüz görür, salt araca indirger; yazmayı, kaynağı kendi içinde değil, söze ve ifadeye dökülebilen güdülerde yatan sefil ve aciz bir eylem olarak görür..."
Sayfa 13 - İletişim YayıneviKitabı okudu
"Hep bilinir; 'şair' kimlik olarak serseriliğe, deliliğe, meczupluğa, aykırılığa, marjinalliğe, daha bir sürü akıl almaz uçarı sıfatlara denk düşer toplumun gözünde. İnsanı yoldan çıkaran bir yaratıktır kısacası."
Sayfa 182 - Hayal YayıncılıkKitabı okudu
701 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.