Sana yazdıklarım ile yazamadıklarım arasında hissettiğim ile hissetmeye cesaret edemediklerim arasında sana bakmak ile bakmaya kıyamamak arasındayım korku sarıyor içimi az sevsem çoktan çok sevsem azdan çekiniyorum içim sana karşı dolu zaman çok hızlı akıyor durmuyor yavaşlamıyor ve kimse duymuyor sessiz çığlıklar atmak duyurmuyor beni hele ki satırlı yazılı haykırışları kimse umursamıyor zaman çok hızlı yetişmeye çalıştıkça düşüyor düştükçe dizlerim yaralanıyor kalbim kanıyor yinede kalkıp peşinden koşuyorum zaman denen dokunulmaz varlığın varlığını kanıtlayamadan. Zamanın varlığını saçıma düşen ilk beyazda göz altımdaki çizgide çokça düş kırıklığımda gösteriyor kendini bu maratonda çok yoruluyorum ve şimdi sana geldim ara verip koşmayı bırakıp zamanı hiçe sayıp sana geldim çok isterdim bu yorgunluğu gerçek bir dünyada gerçek bir bizde ve gerçek dizlerine allak bullak düşüncelerle dolu başımı bırakıp tüm bu saçmalıklara göz yummayı sadece işaret parmağının düşünceli şakaklarıma dokunuşuyla yeniden güçlenmek bu gücü senden alarak zamansızlığı yaratmayı ama burası gerçek bir dünya dizlerin eve yürüyor başım bir otobüs camına dayalı ve bunların hepsi bir hayal iki durak sonra ben iniyorum ve otobüs bomboş dünya gibi ve zamana koşamam çünkü onu kimse görmez duymaz gelir ve geçer hayat üç şeyden ibaret sen kitap düşler acı olan düşler yorgun olan kitap UMUT olan ise SEN seni seviyorum bugün bir daha sevdim söz yarında severim çünkü umut insansız olur da insan umutsuz olmaz umudun gülüşü varsa ki var oda iki dudağının arasında şimdi benim için kocaman bir umut gülüşü yap.