Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

VERÂ KİMYA

VERÂ KİMYA
@sadecebirokuyan
KENDİ DÜNYASINI KAZANIR, DÜNYAYI KAYBEDEN...
Oruçta gündüz yiyemediklerinin acısını gece yiyerek çıkartmaya çalışırsan o zaman sana orucun faydası olmaz. Böyle bir durumda miden ağırlaşır. Helal olsa bile Allah katında kapların en iğrenci dolu mide iken haramla dolu olan midenin hali nice olur?
Reklam
Sadece Ramazan orucu ile yetinip de nafile oruçları terk ederek Firdevs cennetindeki yüce mertebeleri kazanmayı kaçırma! Aksi takdirde oruç tutanların derecelerine baktığında onların A'lay-i İlliyyin'de olduklarını görürsen çok hayıflanırsın. Aynen gökteki yıldızlara bakıp da hayıflanan kişiler gibi olursun. Bazı faziletli günler vardır ki, o günlerin değerli ve yüce olduklarına, o günlerde oruç tutmanın büyük sevap olduğuna dair rivayetler mevcuttur. Örneğin; hacı olmayanlar için Arefe günü, Aşure günü, Zilhicce ayının ilk on günü, Muharrem ayının ilk on günü, Recep ve Şaban ayları, Haram aylaroruç tutmanın faziletli olduğu vakitler olup bu konuda birçok hadis rivayet edilmiştir. Bir ay içinde üç gün oruç tutmak hususuna gelince; bu oruçlar ayın başında, ortasında ve sonunda tutulur. Eyyamu'l-Bid ise (kameri ayların) 13, 14 ve 15.günleridir.
Geçmiş saadetli günleri düşünmek hicran ve hasret duygularını tetikler. Geçmiş sıkıntılı günleri hatırlamaksa -o sıkıntılar bittiklerine göre- manevi bir hazza vesile olur. Şükreder insan, "iyi ki bitmiş" der, o acıların ona sevaplar kazandırarak gittiğini, âhirette de önüne ödüller olarak çıkacağını bilerek mutlu olur. Biten her elem, geçmesiyle ruhta manevi bir saadet bırakır. Üstelik bu saadet hatırlandıkça tazelenen bir saadettir. Acılar birikmez. Ömrü boyunca ağrı çeken bir hasta, ağrısının son bulduğu ilk anda, hiç ağrı çekmemiş duruma gelir.
Sayfa 125Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Payına düşen acıyı ertelememelidir insan. Rabbinin ona sunduğu 'kendiyle yüzleşme fırsatlarını' görmezden gelmemelidir. Kader rotasında bir acı, zorluk veya engel gördüğünde onu iliklerine kadar yaşamalı, ondan kaçmamalıdır.
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Dünya hayatında iyilik ve ibadetlerin mükafatlarına rast gelindiğinde, bu durumu memnuniyetle değil mahzun olarak karşılamalıdır. Zira, koparıldığında yerine hemen yenisi gelen cennet meyvelerini bu dünyada tüketmek, onları sınırlamak ve eksiltmek anlamına gelir. Kur'an bu hakikati şöyle dile getirir: "Allah'ın size takdir buyurduğu bütün güzellikleri ve zevkleri dünya hayatınızda yiyip tükettiniz ve bütün güzel davranışlarınızın karşılığını âhireti hiç hesaba katmadan, dünyada aldınız.
Sayfa 106Kitabı okudu
Eksiksiz ve kıvamında ibadet edebilmek için lazım gelen bütün yetenek ve imkânlara sahip olmasına rağmen, geçiştirerek, yarım yamalak ve aradan çıkarma telaşıyla yerine getirdiği ibadetler kişinin inanç seviyesiyle ilişkisiz değildir.
Acaba sırf dünya için mi yaratılmışsın ki bütün vaktini ona sarf ediyorsun?
Sayfa 87 - Sözler, 21. Söz, 2. Makam, 5. İkazKitabı okudu
İnsan Allah'a inanıyor veya inanmıyor olabilir; O'na ibadet ediyor veya etmiyor olabilir; ama birini sevdiği zaman ölçüsüzce seviyor, gece gündüz sevdiğini düşünecek kadar seviyor, bazen intihara sürüklenecek kadar seviyor. İnsanın içindeki bu sevme kabiliyeti yaratılıştan gelen, muhatabını bulamamış, yolunu yatağını şaşırmış üstün bir kabiliyettir. Bu özelliğin insana temel veriliş gayesi, onun yaratıcısıyla ilişki kurabilmesidir.
Kur'an'da, "Bir işi bitirince bir diğer işe giriş, onunla uğraş. "buyrulur(İnşirah 7). Ahiret işleri yorduğunda, dünyanın lüzumlu işleriyle dinlenmeli, dünya işleri bunalttığındaysa, âhiret işleriyle ferahlamalıdır insan. İşten işe geçerek dinlenmelidir
Reklam
İnsanın ilmi ve çabasıyla kazandığını düşündüğü şeyler, tırnaklarıyla geldiğine inandığı makamlar da Allah'ın lütfudur. İnsanı mücadeleye yatkın bir fıtratta yaratan, ilme müsait bir şekilde onun hamurunu yoğuran, çalışmaktan lezzet alan latifelerle donatan ve onu başarmaya uygun süreçlerden geçiren Allah'tır.
Rabbimiz, nimetlerin bazılarını görünürdeki gerekçelerle; bazılarını insanın tahmin edemediği başka gerekçelerle; bazılarını da sadece vermek istediği için, gerekçesiz verir. Ama insanın sahibi olduğu hiçbir nimet onun liyakat ve gayretinin neticesi değildir. Çünkü onda liyakat sebebi olan vasıfları da Allah yaratmıştır. O vasıflar da Allah tarafından ona ikram edilmiş farklı türden nimetlerdir
Çabası ve yeteneklerinden dolayı başkaları arasından seçilerek o nimete mazhar olduğunu düşünür insan. Oysa çaba ve kabiliyeti yaratan da Allah'tır. Allah insana bir nimeti vermeyi murat ettiğinde, o nimetin doğması için gerekli koşulları; lazım olan kabiliyet ve gayreti de yaratır.
Allah insana hayat boyu namaz kılmayı değil, yalnızca bir tek namazı kılmayı emretmiştir. O da kişinin içinde bulunduğu vaktin namazıdır. Bugün vefat etse, yarının ibadetlerinden sorumlu olmayacağı halde, yarının, öbür günün, yıllar sonranın ibadetlerine iradesini yetirmeye uğraşır insan. Ancak, her ibadeti, ardında başka bir ibadet olmaksızın, bu son ibadetiymiş gibi düşündüğünde -ki bu peygamber nasihatidir- gücünü ve dikkatini içerisinde bulunduğu vakte ait ibadete odaklayabilecektir.
İnsan, ilerideki zamanları düşünürken, o dönemler geldiğinde yaratılacak sabır kuvvetini hesaba katmadığı için, gelecekteki olası zayıflık ve çaresizliğini düşünüp, karşılaşacağı sıkıntıların sanal yükleri altında bugünden ezilmeye başlar.
225 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.