Bu oyun bir 'Hayat oyunudur' ve bu oyuna ölüler de dâhildir. Zira mezarlıklar şehrin önemli bir ögesidir.
Hele İstanbul'daki şehre, ölüler; dirilerden fazla hâkimdir.
İnsan böyle bir varlık; tutarsız, fark edemez hazinelere vâris ve sahiptir ama çabuk unutur. İnsanın problemi bitmez sürer…
Dünyada da rahat yoktur onu da bileceksiz.
Siz, Rahatı iç dünyanızda arayacaksınız! Yani İslami bakış açısında..
Sadettin Ökten
Şehri "inşa" ederken aslında siz de "inşa" edilirsiniz, zenginlik kazanırsınız.
Dolayısıyla kendi kimliğini inşa eden, kendi kimliğini geliştiren ve şehre katkıda bulunan insana "şehirli" diyoruz.
Şehirde yaşayan, para kazanan insana şehirli demiyoruz.
Çünkü din, duygulara hitap eden ortamda bir şeyler söyler, inanç meselesi böyledir.
İnanç akılla olmaz.
İnanç bir duygu meselesidir.
İnanç kalbe hitap eder.
İlk aşamada bâninin (yaptırıcı) barınma içgüdüsü vardır.
O yapılan nispeten masumdur. Ama sonra maddi kazanç hırsı ile kaotik şehir doğuyor ki bu, insan ruhu için insan bedeni için bir fecaattir.
Burjuva; 'kutsal kral ailesi'ne mensup değil, ruhban değil, asil değil, asker değil... Bu burjuva, halktan, yani sıradan insan ama zengin, önce tüccar, sonra sanayici...
"Niyeye ben yönetmiyorum?" der ve yönetim için mücadeleye girer.