1925 yılında Sahih-i Buhari'nin tercüme işinin Meclis tarafından Babanzade Ahmed Naim'e verildiğini söyleyen Hüseyin Hansu, bu konuda Babanzade'nin şu sözünü nakletti: “Hadis tercümeleri ile meşgul olmaya başlayınca bundan önce ne kadar vaktimi zâyi ettiğimi anladım. Bu iş dururken başka bir şey ile uğraşmak ne boş bir şeymiş. Büyük âlimlerin bu işe verdiği ehemmiyetin sebebini şimdi anladım.” Babanzade'nin dini ilimlere çok kıymet verdiğini ve aynı zamanda tasavvufla da ilgilendiğini söyleyen Hüseyin Hansu, bu konuda şunları söyledi: “Yanında birisinden bahsedildiği zaman o kişiyi dini ilimlerdeki bilgisine göre değerlendirirdi. Eğer bilgisi azsa pek fazla önemsemezdi. İlim ve irfan ehli ile görüşmeyi severdi. Abdülaziz Mecdi Efendi ve Esad Erbili Efendi gibi zamanın büyük mutasavvıfları ile de görüşmüştür. Bediüzzaman Said Nursi'nin sohbetlerine de gitmiştir. Tasavvufa bağlılığı Ahmed Âmiş Efendi'den sonra Tevfik Efendi ile de devam etmiştir.”
Sayfa 390Kitabı okudu
Bu konuyu anlayamadım, gerçekliǧi ne?
SAHİH HADIS: ÜÇ TALAKLA BOŞANMA Talak, çözmek, serbest bırakmak, boşanmak anlamına geliyor. Sünniliǧe göre huzurlu bir aile hayatı kurulamayınca, iyi nesiller yetiştirmenin imkânı kalmayınca eşler talak oluyormuş "Bazen ölüm ve hastalık gibi tabii engeller, bazen de geçimsizlik, münaferet, eşlerin birbirini sevmemesi, anlaşamama gibi
Reklam
Esbâb-ı vurûdi'l-hadîs'in müstakil bir hadis ilmi olabilmesi için sünnetin ve hadisin tarihsel ve toplumsal bağlamını sadece sahih rivayetlerle değil, tarih, coğrafya, sosyoloji ve psikolojiden yararlanarak, ilmî yöntemlerle tahlil edilebilecek bir yönteme kavuşturulması gerekmektedir.
Hemmâm ibn Munebbih'in Sahîfe'sinden Beyhâkî'nin Sünen'ine, Kütüb-i Sitte'den Kütüb-i Tis'a'ya, Mâlik'in Muvatta'ından Buhârî ve Müslim'in Sahîh'lerine, 'musned'lerden 'mu'cem'lere, 'sünen'lerden 'cami'lere bütün hadis külliyatının, ciddi ve zorlu bir ilmî çabanın sonucu ortaya çıkan büyük bir miras olduğu muhakkaktır. Bu devasa külliyatı oluşturan her bir eserin ortaya çıkmasında binlerce ravi ve musannifin katkısının olduğu da ehlinin malumudur. Tabiî ki bütün bu ravi, musannif ve müellifler de birer beşerdir. Bu kadar çok beşerin vazife aldığı ilmî bir faaliyetle kusurların, eksikliklerin olması kaçınılmaz bir durumdur. Nitekim bu ilmî çabanın içinde bulunan her âlimin, hadislerin sıhhatini belirlerken kendi ictihadlarında hata yapmış olabilmeleri de mümkündür. Binaenaleyh büyük bir ilmî çaba ve gayretle ortaya çıkan bu mirası ceffe'l-kalem silip atmak ne kadar büyük bir cinayet ise onu tümden takdis etmek ve hatadan münezzeh görmek de o denli büyük bir yanlıştır. Behemehâl bu büyük mirası tezyif ve takdis çizgilerinden uzaklaştırarak bilimsel bir usûlle ve ihtilaf ahlâkını esas alan bir yöntemle ele almaya devam etmemiz gerekmektedir.
Sayfa 46 - 47Kitabı okudu
Bir taraf mevzû hadisler üzerinden topyekûn sünnet ve hadis ile hesaplaşma adına söz konusu mevzû hadisleri tespit edebilmek için hadisçilerin ortaya koydukları cehd ü gayretleri, rical, cerh ve ta'dil ilimlerini, ravileri ve hadisleri güvenilirlik derecelerine göre tasnif eden hadis usûlünü, isnad sistemini, metin tenkidini istihza konusu yaparken onların tam karşısında mevzilenen taraf ise alabildiğine yücelttikleri bu ilmî mirası garip bir şekilde dikkate almayıp sahih-sakim ayırımına gitmeden Hz. Peygamber'e iftira etme pahasına uydurma rivayetleri vaaz ve irşad kürsülerinden aktararak bu üstün ilmî emeğe ve çabaya tıpkı eleştirdikleri taraf gibi fiilen itibar etmediklerini ortaya koymaktadır.
Sayfa 38 - 39Kitabı okudu
Bazıları sevgili Peygamberimizin asla söyleyemeyeceği, ilk asırlarda çeşitli saiklerle kendisine yakıştırılan her türlü iftirayı hadis olarak naklederken bazıları ise ALLÂH Resûlü'nün bütün insanlık için büyük bir hikmet hazinesi olarak ifade buyurduğu sahih hadislerin tamamını inkâr etme yoluna sapabilmiştir.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.