Başına ne gelirse gelsin asla pes etmeyen, tüm zorluklara karşı mücadele edip bunları başarıyla sonuçlandıran bir kurt...
Doğduğu günden bu yana hayata karşı savaşı durdurulamaksızın devam eden bir yaşama sahip. Bu savaşı her ne kadar kendi vahşi doğası içerisinde de olsa da, asıl savaşı karşısına çıkan İnsan-Tanrılar iledir. Kimisi onu kendine bir köle niyetine alır, kimisi para kazanma amacı uğruna harcayıp onu vahşileştirir, kimisi de gerçek sevgiyi ve gülmeyi ona öğretmeyi seçip sadık bir dost edinir kendine.
Beyaz Diş'in hayatının başlangıcından itibarenki savaşını Jack London olabilecek en güzel şekilde anlatmış.
Bir hayvana dış görünüşüne bakmaksızın ön yargıyla yaklaşılmaması gerektiğini Beyaz Diş'in yaşadığı serüvenlerle ve bu serüvenlerden elde ettiği duygu ve davranışlarla anlayabiliriz. Tıpkı nasıl ki bir insanın çevresel faktörler dahilinde değişip gelişen bir karakteri var ise aynı şekilde bir hayvanın da bu noktadan ilerlediğini söylemek mümkün bu kitap dahilinde. Vahşi, saldırgan, kimseye güvenmeyen bir kurt iken daha sonra sevginin ne olduğunu öğrenip o sevgiyi ona öğretene aynı şekilde gösteren bir kurt haline gelmek bir karakterin değişimini ve gelişimini gözler önüne büyük ölçüde seriyor.
Beyaz Diş kitabı aynı zamanda zorluklar karşısında pes etmemenin, savaşmanın ve karşılıklı sevgi, saygı ve bağlılığın önemini de belirtiyor benim açımdan.