Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Oğuz Atay, 70 sonrası Türk edebiyatında postmodern tarzda yazdığı eserlerle kendisinden söz ettirir. O, yazdığı Tutunamayanlar (1972), Tehlikeli Oyunlar (1973), Bir Bilim Adamının Romanı (1975), Korkuyu Beklerken (1975), Oyunlarla Yaşayanlar (1985), Günlük (1987) ve Eylembilim (1998) adlı kitaplarında 1970 sonrası Türk insanının yaşadığı bunalımı
Deneme türünde yazılmış bir eser. Konusunu ele alacak olursak da kitabın ana düşüncesi için Allah'tan gelene razı olmak ve Allah'a dayanmak diyebilirim. Yazar, bu asırda yaşamanın zorluklarını; maneviyat değil de maddiyat temelli yaşayan insanların çoğaldığını çoğu yerde arz etmiş. Sahte kalabalıklar içinde olmaktansa yalnız kalmanın; Allah'a dayanmanın, ümitsizliğe kapılmamanın önemini vurgulamış. Tespitleri bam telinize vurabilir, akabinde satırlarda kendinizi bulabilirsiniz.
Fakat bendeniz sonlara doğru kitabı sıkılarak okudum. Bunun nedeni ise yazarın genellikle aynı konulardan bahsetmesi ve metnin sonunu aynı kanıya vardırması olabilir. Okuduğunuz satırlar için sanki ilk metinlerde bu cümleyi okudum diyorsunuz. Kitabı okurken ki ruh halim de başka bir etken olarak ele alınabilir.
Kitapta gerçektende sahte şeyh gibi davrandığını belirtiyor.
Avrupayı medeni, gezisini geçtiği yerlerdeki özellikle Türkleri hor ve aşağı görüyor.
Sırf oradaki yolların haritasını çıkartmak için nelere katlandığını görmek için okumak lazım.
Hedefe giden her yol mübah bunlar için.
Kitabının da bu doğrultuda yazıldığını düşünüyorum.
Diğer kitaplarını da okuyorum.
Tamamen KENDİ isteklerine göre şekillendirme gayreti içinde Türk toplumunu.
Ki gelinen bu süreçte başardıklarını görüyoruz. Ne yazık ki.
İnsanlık Durumu
İnsanın Kaderi" (La Condition Humaine), Fransız yazar André Malraux tarafından 1933 yılında yazılan ve ikinci Çin Devrimi'nin başlangıcı sırasında geçen bir varoluşsal savaş romanıdır. Roman, 1927'de Çin'deki komünist ayaklanmanın dünyayı devrime uğratma hedefini taşıdığı ancak sonunda başarısız olduğu 22 günlük kritik bir
Kitabın adında geçen "Bitkisel Hafıza" ifadesi, öyle başarılı bir seçim ki. Bitkisel hafıza, kısaca, "kitap" demek. Çünkü kitapların sayfaları kağıt ve kağıt da ağaçtan yani bitkiden elde ediliyor. Eco'ya göre kitaplara yazdığımız her şey aslında bitkilere emanet ettiğimiz hafızamız. Bibliyofil ise Fransızca'dan Türkçeye geçmiş bir kelime ve "kitapsever" anlamına geliyor. Kitaplara düşkün, kitap okumayı seven kimselere "bibliyofil" deniyor. Bu açıklamalardan sonra kitabın içeriği ortaya çıkıyor: bir bibliyofilin kitap anıları. Eco, hayranlık uyandıran kitap bilgisini öyle ileri bir safhada paylaşıyor ki, sahte kitaplara değiniyor. Hatta bazı kitapları özel olarak ele alıyor. "Kitap aşığı" biri olarak, bu kitapta anlatılan bazı olaylarda Eco'nun yanında olabilmeyi diledim. Eserin ilk bölümleri, sıkı okurların "Aaa! Evet, böyle oluyor." diyebileceği anılarla dolu. Sonraki kısımlar biraz daha uzmanlık gerektiriyor; Eco'nun sahip olduğu türden bir uzmanlık.
İYİ YAZAR REZİL DE EDER VEZİRDE
Selamlar, ben Leyla.
Yorumumu paylaşmadan önce diğer yorumları okudum ve üstüne ekleyecek ekstra bir yorumum olmadığını fark ettim. :D İçinde çok fazla güzel karakterin bir araya gelip ortaya bir kurgu çıkaramamalarını görüyoruz. Ve bu da yazarlığın aslında kolay bir iş olmadığını gösteriyor. Evlenmesine günler kala terk edilen Mert, kendisini arayan Defne ve yalnızlığın kitabını yazmış Deniz karakterini okuyoruz. Aynı zamanda sadece onlar değil, yıllarca body shaming yapılmış Ayça, oyunculuğun sahte yüzüne alışmaya çalışan Mert ve Deniz'in eski sevgilisi olan ismini unuttuğum bir karakter daha… Ayrıca, dahil oldukları arkadaş grubunun diğer üyelerinden bahsetmiyorum bile… Bakın, arkadaşlar, bir insanın normal hayatta bu kadar arkadaşa sahip olması bence olanaksıza yakın... Ki zaten karakterlerin bir araya gelmesiyle oluşan diyalogların cringeliği beni alıp yerden yere vurdu. Kitapta tek farklı karakterin Deniz olduğunu ve eğer o olmasaydı çok yavan kalacağını düşünüyorum.
Büşra Yılmaz kötü bir yazar değil, kesinlikle oldukça özgün birisi ve karakter yaratma konusunda çok başarılı. Kitabı okurken hayal kırıklığına uğrayacağınızı düşünmüyorum, ama mutlaka okumanız lazım demem.
Brown kardeşlerden Chloe'yi ve onun hikayesini sevmiştim, seviyorum AMA bir ama var ki uuuu. Danika ile tanışıp onun hikayesini okuyana kadar serideki favori kitabım hangisi olur düşüncesi içindeydim ki yanıtı buldum. Dani kesinlikle kankam olarak bir hatun ve kitabı kesinlikle favorim oldu seride.
Gözünü Aç, Dani Brown okumaktan son derece keyif aldığım bir kitaptı. Doktora öğrencisi kızımız Danika ile eski rugby oyuncusu Zaf arasındaki ilişkiye tanıklık ediyoruz. Başlangıcı sahte olan ilişkileri evrilerek gerçeğe dönerken mest olarak okuyoruz biz de. Kitabın temposuna, karakterler arasındaki çekime, gittikçe harlanan ilişkilerine ve aşklarına bayıldığımı da ekleyeyim sayın okurdaşlarım.
Dani kızımız arkadaşlarının dışında çıkarları olan ilişkilere zaman ayırmayı reddediyor ve tüm dikkatini odak noktası olarak kariyerine çeviriyor. Aşk konusunda henüz şansı yaver gitmiyor, hoş o da aşk arıyor da diyemeyiz tabi, yani neyse... Kızımızı kendince bir istekte bulunurken yakalıyoruz. Normal istek olsa hm derdik ama onun isteği biraz... Farklı. Vaktini keyifle geçireceği kalbini riske atmayacağı bir ilişkiden yararlanmak niyeti. Ama işte gel gör ki Dani'cim, hayat planlar yaparken başına gelendir bebeyim.
Yorumun devamı blogda
sonsayfasiask.blogspot.com/2023/09/gozunu-...
Merhaba
Sizlere mafya temalı, harika bir kitap ile geldim. Kim derdi mafya patronunun bu kadar kör kütük aşık olacağını? olsa bile hödük olur derdim ama hayır Roman beni baya bir yanılttı.
Tamam romantik jestler pek yoktu ama aşkı yüzünden onun mutluluğu için ondan bile vazgeçen bir adam vardı.
Bu ikilinin uyumunu sevdim. İlk defa mafya kitabı okudum ama konusu asla sıkmadı. sonlara doğru elimden asla bırakamadım.
ikili anlatıma sahip. Bunu çok seviyorum. İki karakter gözünden herşeyi okumak güzel.
Roman rus mafyasının pakhan’ı. Uğradığı bir saldırı sonucu bacakları sakat kalır. Yürümek onun için çok zordur. Bu durum kadınlar konusundaki itibarını sarsar. Bunun sonucu da yeraltı dünyasın da hakkında itibarını sarsacak dedikodular çıkar. Bunun önüne geçmek için, parasını çalan adamın kızı ile anlaşmalı bir evlilik yapmaya karar verdi. Altı ay sahte karısı olacaktı, bunun karşılığında babasının ve kendi canını bağışlayacaktı. Ama ikili için beklenen hiç öyle olmaz. Nina aşkı hiç beklemediği bir adam da bulur.
