Birbirinden farklı sorunları, düşünce yapıları olan yedi çocuk, hayatın içinde kaybolmuş, unutulmuş yada saksıda güneş görmeyen bir çiçek gibi kurutulmuş yedi çocuk... Bir uykuya yatarlar ve "Kutlu Orman"da Korkut Ata'yla açarlar gözlerini. Zamanda yolculuk yaparak kaybolan Yağmur Taşı'nın peşine düşerler. Ergenekon'da demirden dağlar erirken bir dişi kurdun peşinden yürüyen atalarının içinde bulurlar kendilerini. Oğuz Kağan'ın Prenses'le evlenip üç oğlunun doğmasına şahit olurlar. Türk obalarında at koştururlar...
Çocuklar bir süre sonra gerçek hayatta da birbirlerini aramaya başlarlar ve serüven orda da devam eder. Rüya kısmında gerçeği, gerçek kısmını okurken rüyayı merak ederek bitirdim kitabı.
Kitapta verilen mesajlar şuan tüm çocuk ve gençlere verilmek istenen mesajlar aslında özellikle dil konusunun işlenişi muazzam. Karakterlerden Bilgesu dil konusunda çok hassas ve arkadaşlarını bozuk bir Türkçe ile konuştuklarında sürekli uyarıyor, rahatsızlığını dile getiriyor. Ve sonunda Türkçeyi güzel, düzgün konuşma konusunda sözleşiyorlar.
Sn. Misli Baydoğan'ın okuduğum ilk kitabı onlarca kitap okuyup böyle bir yazarı atlamış olmaktan utanıyorum. Türk Mitolojisi ve üzerine yazılmış öyküleri okumayı seviyorsanız bir an bile tereddüt etmeyin. Okuyun ve okutun efendim. Özellikle gençlere okutulması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitap Şuuru
