Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Barış neden zor gelir insanoğluna ?
*Bazı kadınlar hamileydi ve orada sıcakta bir kadının su kesesi patlamıştı.Bebeğini toprakta doğurmuştu. *Mısır tarlalarını geçtiler, olgunlaşmış tahıl tanelerini kopardılar ve suyunu emdiler. *Firdevs bir çocuğun kutuya işediğini gördü ve sonra büyükannesinin içmesini izledi. *Kıyı düzlüklerinde gündüz sıcaklığının gölgede yüz derecenin üzerinde olduğu biliniyordu. *Bir zaman sonra biri bir kuyu buldu ama ipi kopmuştu. Kadınlar elbiselerini çıkarttılar ve durgun suya daldırdılar, sonra yukarı çekip çocukların dudaklarına yerleştirerek ıslak kumaştan su emmelerini sağladılar.
Bak sen şu Abdullah’a
Eski Ürdün’ün kralı Abdullah gizlice Ürdün nehri kıyılarında Siyonist liderlerle buluşmuş ve iki taraf Filistin’i kendi aralarında paylaşmak üzere bir anlaşma hazırlatmıştı: Yahudiler Birleşmiş Milletler tarafından öngörülen plan dahilinde devletini alacak ve Abdullah ise Ürdün Nehri’nin batısındaki yerleri, Birleşmiş Milletler tarafından bağımsız Arap devleti olarak öngörülen yeri çöl krallığına katacaktı.
Reklam
Yol çok uzundu ve hikayesi ondan da uzun ...
Ama kalmak gitmekten çok daha riskliydi .
Filistin’deki birçok aydın uzun vadede İsrail’in hayatta kalabilmesinin Araplarla birlikte var olmalarından kaynaklanacağını tartışıyordu. “Yahudiler ve Araplar arasında bir anlayış… temelinde iki özerk kültürlü insanların arasında tam bir politik eşitlik” ilkesini savunan Brit Shalom’un veya Barış Anlaşması’nın oluşmasıyla ortaya çıkan iki ulus kavramının kökü 1920’lere dayanıyordu. Bu felsefenin dayanağının bir parçası “Siyonist etkinliğin etik bütünlüğü”nü korumak istemeleri; diğer parçası da pratik olmasıydı. Brit Shalom’un kurucusu Arthur Rupin, “eğer Araplarla asgari müşterek temelde bir çözüm bulunamazsa Siyonizmin felakete doğru sürükleneceğinden hiç şüphem yok” demişti. Birlikte yaşamın manevi babası, uzun zamandan beri iki uluslu devletin temelinde “iki insanın paylaştığı vatan sevgisi” olduğunu savunan Viyanalı büyük dini düşünür Martin Buber’di. Musevi avukatlar iki uluslu devlet için 1940 yılında sol politik parti Mapam’da bir araya geldiler. 1947’de Mapam liderleri, BM Sovyet temsilcisi Andrei Gromyko’yu tek bir devlet çabalarını desteklemesi konusunda ikna etmede başarılı olamadılar. Gromyko onlara bu fikrin güzel olduğunu ama gerçekçi olmadığını söyledi. Sovyetlerin bölünme için oy vermesiyle bir Mapam lideri Viktor Şemtov şöyle düşündü: “bu uzun bir savaşın başlangıcı.”
Herzl 1904’te öldükten sonra Siyonist hareket Filistin’e odaklandı ve Osmanlı Sultanı ile görüşmeleri yoğunlaştırdılar. Haim Weizmann 1914’te Fransız Siyonistlerle yapılan bir toplantıda “bir ülke var insanları yok, diğer taraftan Musevi insanlar var ve ülkeleri yok” dedi. İsrail’in ilk başkanı olacak adam şunu sordu, “o zaman taşı gediğine koymaktan başka ne gerekiyor, bu insanları bu ülkeyle birleştirmek için? Bu ülkenin sahipleri [Osmanlılar] inandırılmalı ve ikna edilmeli ki bu evlilik sadece [Musevi] insanlar ve ülke için değil, ama kendileri için de bir avantajdır.” Ancak 1. Dünya Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne, İngilizlerin Filistin’e girmelerine ve 1917’de Musevilere ulusal vatan sözü veren Belfur Bildirisi’ne neden olacaktı.
Reklam
1944 yılının sonrasında Filistin’deki Yahudi Dairesi yeni Bulgar hükümeti ile ticari ilişkilerini açmıştı. Resmen bir Musevi Devleti kurulmadan çok önce bir ticari anlaşma imzaladılar. Bulgar Yahudileri için savaş sonrası fonlar Amerikan Musevi Birliği Dağıtım Komitesi’nden de, kısaca MBDK veya sadece Birlik diye bilinen komiteden gelmişti. Daha önce Bulgaristan’da yapmış oldukları çalışmalar sonucunda MBDK yetkilileri elbise, battaniye, ana yiyecek malzemeleri ve tıbbi malzeme göndermiş ve Musevi sanatçılara, yazarlara ve sanatçı kooperatiflere fon yardımında bulunmuştu. Daha önemlisi, MBDK’nın Yahudi Dairesi ve İngiliz barikatlarına karşı çıkıp Filistin’e yasadışı Yahudi naklini örgütleyen Mossad ile çok sıkı bağları vardı. MBDK’nın en büyük hedefi Kutsal Topraklara göçün finansmanına yardımcı olmaktı.
1895 yılının Haziran ayında, Siyonist lider Theodor Herzl, Orient Express(Şark Ekspresi 1883 ile 1977 yılları arasında Paris-İstanbul arasında sefer yapan tren. Bu açıklama kitapta yok, ama bu trenin önemini tumblr sayfamda açıklayacağım.) ile İstanbul’a giderken Sofya’da(Bulgaristan başkenti) durmuş ve tren istasyonunda büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. … Herzl, Avrupa’nın Yahudileri istemediğine inanıyordu ve Yahudi devletini şu sözler ile savunuyordu: “Karga burunlarımızla, siyah veya kırmızı sakallarımız ve eğri bacaklarımızla yaşayabileceğimiz ve bunun için nefret edilmeyeceğimiz… sükunetle ölebileceğimiz bir vatan… tüm dünya ile barış içinde yaşayabileceğimiz bir yer… böylece alaycı “yahudi!” bağırışları onurlu bir isme dönüşebilir, aynen Alman, İngiliz, Fransız gibi”. … Bulgaristan’daki savaş öncesi Siyonist gazetesinde Filistin için “vatanı olmayan insanlar için insanları olmayan vatan” diye yazılıyordu. Bu sıralarda Filistin’e göç etme hazırlığında olan Yahudilerin İbranice mi yoksa İspanyol Yahudilerinin anadili olan Yahudi İspanyolcası olan Ladino mı öğrenmeleri gerektiği tartışılıyordu. …. Bulgar Siyonistleri 1944 yılında Yahudilerin Filistin’e göçünü savunan Filistin Komitesi’ni kurmuşlardı. Hedefleri Filistin’e göç düşüncesini Bulgar Yahudileri arasında bir kitle hareketi haline getirmekti.
"İşgal," diyor Filistinli şair Murid Bergusi, "yaşamın ve ölümün her aşamasına müdahale ediyor; duyulan özleme, öfkeye, arzuya ve yolda atılan her adıma müdahil oluyor. Nereye gitseniz, nereden dönseniz her yerde peşinizde; markete gittiğinizde, hastanenin acil servisinde, plajda, yatak odasında..."
"Arpa eken hiçbir zaman buğday biçemez. Ve nefret eken de hiçbir zaman sevgi biçemez." - Sandy Tolan
Reklam
“Siyonizm, 1880’lerin başında Bulgaristan’da, bir ulus olarak Osmanlı boyunduruğundan kendilerini kurtardıklarında ortaya çıkmış, Avrupalı Yahudileri Kutsal Topraklar’a göndermeyi planlayan, politik bir hareketti. 1895 yılında yayınlanan Plovdiv’deki ilk Siyonist gazetesi Yahudilerin “hayatlarını Suriye ve Filistin’de tarlalarda, tarımsal işlerde kurabileceklerini” öne sürmüştü.” Yukarıdaki kitabın 113. Sayfasından bir alıntıdır. Sadece bu alıntıya ulaşan kişiler tarafından okunup birçok kişinin bilmediği ve tarafımca bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bu alıntı, belki akıllarda bir kaç “doğru” soru yaratır diyeydi. Ama kendime defalarca kez sorduğum ve hali hazırda araştırmasını yaptığım soruları da eklemek istedim: Nazi oluşumu mu daha acımasızdı yoksa İsrail oluşumu mu? Yahudiler neden kendi yaşadıkları tüm acıları göz kırpmadan başka bir topluma yaşatabildiler? Yahudiler ve Arap kökenliler Filistin’de kardeşçe yaşıyorlardı da, birbirlerine üçüncü kişiler tarafından mı düşman oldular?
Liderlik kalple­rimize nefret ekti, sevgi değil. Çocukluğumuzu, varlığı­mızı ve kendi vatanımızın toprağında yaşama hakkımızı yok ettiği gün, tüm insanlık değerlerini yok etti.
"Neden aynı devlette hep birlikte barış içinde yaşayamıyo­ruz?"
"Arpa eken hiçbir zaman buğday biçemez. Ve nefret eken de hiçbir zaman sevgi biçemez." - Sandy Tolan
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.