Beşir bu otobüs yolculuğunun hızlı mı yoksa yavaş mı geçmesini istediğinden emin değildi. Eğer çabuk geçerse daha erken el-Ramla’da olurdu ama zaman daha yavaş akarsa o zaman her kıvrımı, her sınır taşını, kendi tarihini taşıyan her parçayı daha çok özümseyebilirdi.
O günlerde, birinin sedati olması demek onun zayıf olduğunu, teslim olduğunu, korkak olduğunu veya Beşir'in eski bir arkadaşının söylediği gibi, "sahte kişisel zafer için imtiyaz vermeye hazır biri" olduğunu anlatıyordu.
[...] bilmeme arzusu öğrenme içgüdüsü karşısında ağır basıyordu. Bütün bunları kim bilmek isterdi? Yarayı neden tekrar açacaktı? Her şeye yeniden başlamanın ne anlamı vardı?