Ey şanlı mazi!
Ey büyük atalarımızın tarihe yazdığı zafer destanı!
Burada sana söven soysuz köpekler de yetişmiyor değil.
Fakat onlar bu ırkın, bu toprağın malı olmayan sefillerdir.
Bugünkü manzaraya bakınca, Müslümanların, dünya tarihinde rasathanelerin kurulmasına ve astronominin ilerlemesine öncülük etmiş olduklarını zihinde canlandırabilmek neredeyse imkânsız. Şimdi sadece kitaplarda rastladığımız o şanlı mazi bir serap veya masal olmadığına göre, neyi neden kaybettiğimizi derinlemesine düşünmek kaçınılmaz bir görev bugün.
Bu vatandır ki şanlı bir mazi ile dünyayı titreten, fütuhatı birçok muazzam milletleri âmânına düşüren, hilm ve rıfkı ile
gayr-i mütecanis birçok milletleri yüzlerce seneler idareye muvaffak olan Türk milletinin makarıdır.
Mâziyi unutsak bile mâzi kökümüzdür,
En tatlı gülen yüz bize mâzideki yüzdür.
Geçmişte yatar şanlı zaferler, nice haklar!
Tuğrul Beğ’i, Alp Arslan’ı mâzi bize saklar!
Mazisi ve mefahiri olmayan milletler bile kendilerine bir mazi, bir millî destan uydururken, biz binlerce yıllık şanlı bir fütuhat, teşkilât ve medeniyet tarihimizi inkâr ederek bir prensip halinde çingeneleşiyorduk.
Şu ne başı, ne de sonu olmayan toprak
Gömdüğümüz vücutlardan gıda alarak
Bize hayat, bize tarih, mazi yaratır.
Mazi köhne kitap değil şanlı bir satır...