Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hatırlayacaksın beni gözlerin yaşla dolu, Güzelliğin yalnız mısralarımda kaldığı gün. ******** Duyacaksın ateş feryadını hatıraların, Akşam vakti söylenen aşıkane şarkılarda.
“Yalnızlık denen nane,öyle şarkılarda anlatıldığı gibi insanın üstüne gece vakti çökmüyor.Tam tersine gece vakti seyreliyor yalnızlık,hazmı kolaylaşıyor.Zor olan,güneşin parladığı öğle vakitleri,öğleden sonraları,pazar sabahları,cıvıl cıvıl piknik yapılan ikindiler..”
Reklam
'Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum. Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna bu alıntı sanki Gündüz Vassaf'ı desteklemiyor.' Aklı ve muhakemeyi duygunun karşısında göklere çıkarırken, buna tür olarak tek bir istisna tanıyoruz, o da aşk ve sevgi. Bir insanın birine aşkını ilan ederken “Seni akıllıca, makul bir şekilde seviyorum,” dediği işitilmemiştir. İnsan çılgınca âşık olur (“Senin için deli oluyorum”), akıllıca değil. Bu, en azından şimdiye dek edebiyatta, şarkılarda, tiyatroda, operada ve mitolojide hep böyle olmuştur. Akla başvurmak, ancak aşk olmadığında akla gelir. Akıl ve duygu ayrılmaz bir bütünün parçaları olduğu halde, ikisini birbirinden ayırmak suretiyle birinin (akim) ötekine (duyguya) hükmetmesini sağladık. Böylece, bölüp yönetmemizi sağlayan totaliter ikilikler yarattık.