Şu ana kadar okuduğum hiçbir klasikte böylesine bir akıcılık görmedim. Kitabı tam iki günde bitirdim. Öyle ki kitap benim yakamı bir türlü bırakmadı. Beni içine içine çekti. Sonunu hep merak ettim. Halbuki bir kumarbazın sonu zaten bellidir.
Bu kitabın yazılma hikayesi biraz ilginçtir. Kendisi de bir Kumarbaz olan, hatta kumar borçlarıyla başı dertte olan Dostoyevski, teslim tarihine bir aydan daha kısa süre kaldığında romanına henüz başlamamış olduğunu fark eder. Eğer başaramazsa romanlarının telif hakkını kaybedecektir. Kendisine yardımcı olması için bir stenografla anlaşır ve hem romanı tamamlar hem de gerçek aşkı tadar.
Erdemli ve asil bir ruha sahip Aleksey İvonaviç, sevdiği kızın borçlarını ödeyebilmek için kendini rulet masasında bulur. O masadan kalktığında artık zengin bir adamdır, fakat içinde büyüyen kumar tutkusu onun peşini bırakmayacaktır. Kumar masasında para mı, aşk mı, onur mu kaybedilir? Yoksa hayatın kendisi mi?
Kumar, maddi kazanç elde etmek umuduyla oynanan, genellikle şansa dayalı bir oyun. Peki nasıl Kumarbaz olunur? Kumar, öyle bir hastalıktır ki, kazanıldığında insana büyük zevk verip daha fazlasını isteme içgüdüsünü, insanoğlunun açgözlülüğünü ortaya çıkarır. Ufak ufak kazançlarla başlayıp insanların hırsıyla, bir gece de tüm servetini kaybettirebilir. Dostoyevski, bu bağımlılığın insanı ne hallere düşürdüğüne (belki de kendi de bu işin içinde olduğu için) çok iyi bir şekilde ele almış. Kesinlikle okunmasını tavsiye ederim. İyi okumalar :)