“Konuşmamak ne iyi, bir bilsen. İnsan elbette konuşmak istiyor; dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. Fakat kelimeler insana ihanet ediyor, insan kendine ihanet ediyor. Kendinden nefret ediyor”
"Asıl sorun Josef, insanları etkilemek için akılcılığı bir kenara bırakıp daha aşağı düzeydeki becerileri kullarsak, elimize geçenin daha degersiz ve daha aşağı düzeyde bir insan olacağıdır. İşe yarayan bir şey istediğinizi söylediğinizde, duygularınızı etkileyecek bir sey istediginizi söylemek
istiyorsunuz. Evet, bunun da uzmanlar var elbet! Peki kimdir onlar? Rahipler! Onlar etkilemenin sırlarını iyi bilirler! İlahilerle sizi idare eder, göge yükselen kuleleri ve kubbeleriyle bizi bodur bırakırlar; boyun egme arzusunu kamçilar, doğaüstü kilavuzlar, ölümden korunma, hatta ölümsüzlük vaat ederler. Ama bir de aldikları bedele bakin; din köleligi; zayıfa karşı hürmet; hareketsizlik; bedene karşı, zevke karşı, bu dünyaya karşı nefret. Hayir, bu tür bir yatistirma yolunu, bu insanlık dışı yöntemi kullanamayız! Aklımızın gücünü keskinleştirmek için daha iyi yollar bulmaliyiz."
"Ama bizler toplumsal kısıtlamaları reddeden ve hür düsünen idealist insanlariz. Kendi ahlaki yapimizi olusturabilme yetenegine sahip oldugumuza inaniyoruz."
-İyi etki diye bir şey yoktur Bay Gray. Etki, özünde tümden gayriahlâkidir; bilimsel olarak da böyledir.
-Neden?
-Çünkü bir insanı etkilemek ona kendi ruhunu vermektir. Etkilenen kişi artık kendi fikirleriyle düşünemez, kendi tutkularıyla yanıp tutuşamaz hale gelir. Sahip olduğu erdemler bile gerçek değildir artık. Günahları bile ödünçtür; günah diye bir şey varsa tabii. Artık başkasının müziğindeki bir yankıdan, kendisi için yazılmamış bir rolü oynayan oyuncudan ibarettir.
Kişilik, sayın bayım, En önemlisi budur işte: İnsanın kişiliği bir kaya gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine bina ediliyor. Çok iyi biliyorum ki, sözgelimi, benim alışkanlıklarımı, giyinişimi, nihayet, kibarlığımı komik buluyorsunuzdur; ama bütün bunlar insanın kendine olan saygısından, görev duygusundan, evet efendim, evet, görev duygusundan geliyor. Köyde, ücra bir yerde yaşıyorum, ama bırakmıyorum kendimi, insan olarak saygı duyuyorum kendime.