İnsan canı acırken konuşamaz, ancak bağırabilir. Canının acısı geçince canının acısı hakkında konuşabilir. Bense canım acırken konuşmaya çalışmak gibi bambaşka bir çilenin içindeyim.
Sen cennetin tıpkısısın ey Ademoğlu'nun Şehitoğlu.
Öğrenmek için güzide aşk şehrini.
Gam elbisesinin giymek dervişliğe delalet olmaz.
Bilesin ki, Arifane gönül ehli edep elbisesinden belli olur.
Mekke'de putlar kırıldı, Medinede gönüller arasında gidip gelmekle yol oldu aşk.
Kokusunu aldığın gönlü tavaf edenlerin.
Vatan sevgisi imandandır
Ey kurşunlarla yerlere serilen
Al bayraklara sarılan yiğit!
Ey şehitoğlu şehit!
Ömrünün baharında,
Şehitler diyarında
Bir bahar sabahı
Zikrederken Allah'ı
Namertler sana,
Pusu kurdular...
Seni kahpece arkadan
Vurdular!
Bir bahar sabahı...
Osman Yüksel Serdengeçti...
Durumu öğrendiği anda Erol dışarı fırlıyor oğlu ben de geleceğim diyor köprüye gidiyorlar Erol askerleri ikna etmeye çalışıyor.
Bakıyor ki ikna olacakları yok oğlunu sağlam yere almak için uğraşıyor tam abdullah'a hamle yaptığı sırada Erolu vuruyorlar babasının düştüğünü gören Abdullah ona koşarken 2 zırh delici mermi ile çocuğu vuruyorlar.
Yatıp kalkarak ilerleyemiyoruz üzerimize ateş ediliyor yoğun ateş açıldı en yakınımda yere düşene yardım için koştum bir çevirdim ki Erol ağabey ve yanında oğlu Abdullah...
Aşk, ayaklarımızın altında değil, başımızın üstündedir. Onu yanlış yerde zannettiğimiz için görür görmez kaybediyoruz. O hep göktedir, hep idealdir, hep "daha erişilememiş" tir.