Hiçbir şeye uğrunda acı çekecek ya da mutlu olacak kadar inancınız yok. Hayatınız hiçbir anında hiçbir şey kapınızdan girip sizi sahiplenmedi. Sizin sahibiniz sadece kendinizsiniz.
Ve siz inanç kutupları arasında; yani maddi şeylere inançla, yüce bir varlığın yaratıp ayakta tuttuğu bir dünyaya inan arasında her gün, her saat, kararsızlık içinde gidip geliyorsunuz. Sadece seks ve acının bıraktığı izler gibi engelleyemediğiniz şeyler, bunlardan birinden uzak kalırken diğerinin yinelenmesi ve sürmesi, sizin o günkü bilincinizin kabul etmediği, fakat hayat adı altında mecburen tecrübe ettiği şeyleri oluşturuyor.