İnsan, duygularının tüm küçük patikalarını izler ve zamanını iç dünyasına bakıp kulak vermekle geçirirse hata eder ve kendine doğru bir yaşam biçimi seçemez.
... üzüntüsü olan bir insanın, başının çaresine, kendine ait yerlerde bakmasının daha doğru olduğunu, yeni yerlerin derdine deva arayanlara iyi gelmediğini söyledim.
Şimdi insanın acıyı taşıma kapasitesinin sonsuz olduğunu düşünüyor. İnsan ezilinceye, ezilip incecik bir tabaka kağıt haline gelinceye, hatta yok oluncaya kadar acıyı taşıyabiliyor.
Taşlaşma çağında dünya bir nefes bile iyileşecek gibi görünmüyordu. Vicdana, utanca, bağışlanma isteğinin dayanılmaz azabına ihtiyaç vardı. Ama taşlaşan ruhlara azap işlemiyordu.