Elifff

Elifff
@senelifyagsi
Anne, eş, öğretmen
Türkçe Öğretmeni
İstanbul
41 okur puanı
Aralık 2021 tarihinde katıldı
Hayat denen bir şey vardı. Paralı parasız insanlar yaşıyorlardı. Kızıyorlar, gülüyorlar, ağlıyorlar, alakadar oluyorlar, seviyorlar, ıstırap çekiyorlar fakat yaşıyorlardı. Kendisi niçin yaşamayacaktı?
Reklam
Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz; fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?
160 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali
7.8/10 · 56,9bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Başına sevda gelecek ; insanın başına dert gelir, tasa gelir, bela gelir, kaza gelir ama sevda? Ne müthiş bir anlatım. Sevda, beklemediğim anda başıma gelen bir hışım, bir kasırga, bir yıldırım. Her an başına gelebilir, ölümcül bir kaza gibi. "
Reklam
"Özlem nasıl bir şey" diye düşünüyordu. "İnsan neyi özlüyor, başka bir insanı mı, yoksa onunla birlikte yaptığı şeyleri mi?"
"Sevda nasıl bir şey?" diye düşünüyordu Emre. "Belki de bir insanın başka bir insanın yüz ifadesine meftun olmasıdır. Bazen zafiyet, bazen hasret, bazen ciddiyet, bazen şaka, bazen zeka, bazen şehvet... Her insanın binbir türlü hali var, sevdalanmış birinin gözünde bu değişik haller, bütün kişiliği özetleyen tek bir ifadeye dönüşür. "
Kendini aşırı bir korkuyla ele veren bir yaşama güdüsüydü bu, temeldi, belki de en temel duyguydu ve söylemesi zor olsa bile - belki de anlık olarak- aşktan daha güçlüydü. Ne var ki korku geçici, sevda acısı ise kalıcıydı.
Sayfa 167Kitabı okudu
"Yarının kaygısı yarının olsun. Her günün derdi kendine yeter."
... "Dünyanın derdi değersizdir."... "Çünkü anlamı olmayan şeyin değeri de yoktur."
Sayfa 303 - BaradayKitabı okudu
Reklam
Gün gelir hissetmediğin acının da hesabı senden sorulur, kalbimden sorumsuzum sanma.
Sayfa 257Kitabı okudu
Bir ses nasıl tarif edilir? Güzel ya da çirkin, yeter mi? Oysa siyah ile beyaz arasında ne çok renk, sesi tarif etmek için ne çok kelime vardı. Sakin mi telaşlı mı, billur gibi akıyor mu yoksa buğulu, çapaklı mı? İşveli mi bu ses yoksa güzelliği masumiyetinden mi? Hepsi sesten belliydi. Bir kadın sesinden tanınırdı bir erkek sesiyle bilinirdi. Rüzgar sesiyle eser, volkan gürültüsüyle patlar, mızrak sesiyle çapardı. Kan sesli akar, ateş sesli yanardı. Gözyaşı sessizce aksa da öfke, neşe, atin, nefret, aşk sesliydi.
Sayfa 150Kitabı okudu
Söz evveldi yazı sonradan gelmişti. Söz tanrıların armağanıydı, yazı insan aklının icadı. Söz insanın doğasına uygundu, yazı o doğayı bozmuştu. Yazının olmadığı o eski ve kutlu zamanlarda bütün bilgi ve edebiyat söz halinde dururdu hafızalarda. Oysa yazı zihinleri tembelliğe itmiş, insanın gerçek hazinesi onun kopyasına tercih edilmişti.(...)Hem insan kendisini konuşurken ele verirdi yazarken değil "İnsanın yaşamı neyse, konuşması da odur."
288 öğeden 271 ile 285 arasındakiler gösteriliyor.