Telefon çalıyor; bilinmeyen numara. Açıyorum, pardon numaranız çıkmadı, diyorum. - Hayır, diyor ses, çıktı! - Evet, diyorum sese, çıktı! Rahatlıyorum, demek ki bilinen numara, numara yok! - Sen misin? diye soruyor ses. - Benim, diyorum. Peki ya sen, sen misin? - Benim, diyor ses. Ortak bir yön bulmanın rahatlığına kavuşuyoruz; ikimiz de
6 KELİME Sadece 6 kelime kullanarak duyguları harekete geçiren bir hikaye yazabilir misiniz? Arkadaşlarıyla iddiaya giren Ernest Hemingway yazdı ve böylelikle bir akımın başlamasına sebep oldu. 10 kelimeyi geçmeden anlamlı bir hikaye yazacağına 10 dolarına iddia giren Hemingway bir peçeteye şunu yazdı: “For sale: baby shoes, never worn” yani
Reklam
"Amerikalı ile Japon" Temsili bir hikâyeye göre: Amerikalı bir iş adamıyla Japon meslektaşı ormanda dolaşırken vahşi bir ses duyarlar ve irkilirler. Arkalarına baktıklarında aç bir aslanın üzerlerine doğru koşmaya başladığını görürler. Her ikisi de hızla oradan kaçmaya başlarlar. Fakat koşarken Japon aniden durur ve yere oturarak çantasından spor ayakkabısını giymeye başlar. Bu esnada 20 metre kadar fark atmış olan Amerikalı: "O spor ayakkabılarını giyerek aç bir aslandan daha hızlı koşabileceğini mi sanıyorsun?" diye bağırarak koşmaya devam eder. Spor ayakkabılarını giymeyi tamamlayan Japon ok gibi yerinden fırlar, önce Amerikalıyı yakalar, sonra da geçer. Geride kalan Amerikalı'nın aslana yem olmak üzere olduğunu gören Japon, Amerikalıya cevabını verir: "Evet ben bu spor ayakkabılarımla aç bir aslandan daha hızlı koşamayabilirim; ama senden daha hızlı koşabilirim." Yani; bir yarışa önden başlamak önemli değil, onu nasıl bitirdiğimiz önemlidir. Asıl önemli olan ise o yarışa hazır olunup olunmadığıdır. Hayatta hiçbir şey için geç değildir. Yeter ki, neyi nasıl yapacağımızı bilip, ona göre hareket edelim.
İlk evladım Köksal 1969 yılında ikinci evladım Serdar 1971 üçüncü yavrum Hakan 1973 dördüncü oğlum da 1975 yılında dünyaya merhaba demişti. 13 Kasım Cumartesi 1976 gününden bir gün evvel Serdar'ın dişi çok ağrıyordu. Sabaha kadar ağlamış hiç yatmamıştı. En küçük oğlumu abisine (Köksal) bırakarak Serdar'ı dişçiye götürmeye karar verdik. Serdar
Bazen sanki karşısında biri varmış gibi konuşup, çok değişik bir ses tonuyla gülüyordu. Zaman zaman birden öfkeyle bir bağırıyordu ki, neye uğradığımızı şaşırıyorduk. Ben de de panik atak başlamıştı. Yerinden kıpırdarsa, ben aniden çok korkuyordum. Yanımda bir başkası yükses sesle konuşsa, öksürse çok korkuyordum. O sinirlenince elim ayağıma
Katılımcılar ve Yorumlar: #5801199 Kurallar: #5782014 (BUTUNLESTIRILMIS HIKAYE) Islak, nemli ve soğuk bir akşamdı. Herkesin akşam yemeği için evlerine girip sıkıca kapısını kilitlediği Medine Sokak’taki lambalar yeni yeni ışıldamaya başlamıştı. Evlerden sokağa taşan çocuk çığlıkları
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.