Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ne demek istiyorsun? dedi Pippin. "Ne aynı?"
"Ağaçlar ve entler, dedi Ağaçsakal. "Olup biteni şahsen ben bile idrak edemiyorum, o yüzden size açıklayamam. Kimimiz hala aynı entleriz ve kendi usulümüzce hayattayız, lakin birçok ent uyuşuklaşıyor, ağaçlaşıyor diye de addedilebilir. Ağaçların çoğu sadece ağaçtır tabii ki; lakin birçoğu yan ayıktır. Kimisi tamamen ayıktır ve az bir
Kadın, tahayyül yoluyla da hissedilir; büyük güzelliklerin görüntüleri yoluyla da. Ben onu ormanlarda İsa-Tann adım verdiğimiz günbatımını gördüğümde hissettim. Alacakaranlıkta, ellerinde fenerleriyle gölden dönen balıkçıları ve yeni doğan bebeğimin ayak parmaklarının bir dizi şekerkamışı gibi dizildiğini gördüğümde, içime dolduğunu hissettim. Onu her yerde görebiliriz. O bize ses yoluyla da ulaşır; göğüs kemiğimizi titreştiren, kalbi heyecanlandıran müzik yoluyla; davul, ıslık, bağırma-çağırma yoluyla ulaşır; yazılı ya da sözlü ifadeler yoluyla gelir. Kimi zaman bir sözcük, bir cümle ya da bir şiir, bir öykü o kadar derinlikli ve berrak, o kadar yerli yerindedir ki, en azından bir an için, gerçekte özümüzün ne olduğunu ve gerçek evimizin neresi olduğunu anımsamamızı sağlar. Bu geçici “vahşi tatlar,” esinlenmenin mistik havası sırasında ortaya çıkar-oo, işte burada; Aa, çoktan gitmiş. Bu vahşi ilişkiyi elde etmiş biriyle karşılaşıldığında, bu kadına duyulan özlem de açığa çıkar. Mistik ocak ateşine ya da düş kurmaya; hayatın yaratıcı boyutuna, ya-şamımızm en önemli eserine ya da gerçek aşklara çok az zaman ayırdığımızı kavradığımız anlar, ona özlem duyduğumuz anlardır.
Ayrıntı Yayınları
Reklam
Beni öldüren şeyin ne olduğunu nereden bildin? Yıllardan beri, nefret etmek istemediğim insanlardan nefret etmeye zorluyor bu beni. Sen de mi hissettin yoksa? En iyi arkadaşlarının, senin her şeyini çok sevdiklerini, ama bunlara gerçekten önemli olan şeylerin dahil olmadığını mı gördün? Senin için en önemli olan şeyler, onlara hiçbir şey ifade etmez. Tanıyabilecekleri bir ses bile sayılmaz.
‘Filozofik bir biçimde yıl içindeki önemli günleri not etti; kendi doğum gününü ve bir şekilde kendisinin de bir parçası olduğu diğer bütün günleri. Bir akşamüzeri aynada güzelliğini seyrederken birdenbire fark etti ki, diğerlerinden daha büyük öneme sahip bir tarih daha vardı; sahip olduğu tüm cazibenin yok olacağı, kendi ölümünün tarihi; yılın diğer günleri arasında tembelce ve görünmeden yatan. O, her yıl üzerinden geçtiği halde hiçbir işaret ya da ses vermeyen, ama kesinlikle orada olan bir gün. Ne zamandı?’
Sayfa 475Kitabı okudu
Bazen iç sesin sağlayacağı önemli katkılar olabilir. Ama ne zamanki senin modunu düşürüyor ve bu konuşmadan sen zararlı çıkıyorsun işte o zaman sana ait olmayan ses konuşuyordur. Her zaman hatırlatman gerekiyor kendine, “Şu anki ses bana ait değil, benim gerçekliğimle alakalı değil.” Bu etiketlemeyi yaptığın zaman, iç sesin modunu düşüren etkisi azalacaktır.
Hepimiz bir sevgi potansiyeli ile mi doğuyoruz? Haset hissiyatının tam karşısında doğuştan bir sevgi ve şükran kutbumuz var mı dünyaya geldiğimizde? Bu soruları kesin biçimde cevaplamamıza imkân yok ama sevme becerisini ve ortaya çıkıp gelişmesine mâni olan hâlleri daha net biçimde gözlemleyebiliyoruz. Sevme becerisinin oluşup gelişmesinde yaşamın ilk yılı çok önemli Bebeğin çevresine temel güven içinde olabilmesi için öncelikle annesinin kucağında sevginin sıcaklığını, gözlerinde onaylanmanın, takdir edilmenin ışıltısını hissetmesi gerekli. Bir sevgi ve kabul edilme ortamında büyüyen, sevgi sayesinde çevresine güvenen bir bebek, kendini açabilir, karşılık beklemeden sevgi ışınlarını yayabilir. Sadece insanlara değil, tüm doğaya, hayvanlara, çiçeklere de sevgi verebilir; dün- yaya açabilir duyularını. Ama sadece onların istediği gibi olduğu takdirde ihtiyaçları karşılanan, sevgiden yoksun bırakılmakla tehdit edilen bir ortamda büyürse çevresi ne güvenmez, anne babasından korkarsa, kendini açmaya cesaret edemez, kendisini geri çeker, davranışlarında vefa değil hesapçılık egemen olur. Çaresizlikten, çevresinin sevgisini kazanabilmek için her şeyi yapabilecek hale gelir. Başkalarının onu yönlendirmesine ses çıkarmaz.
Reklam
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
Başka bir ses, başka bir his dedi ki, onun yanında fazlalıkmış gibi hissetmedin, değil mi? Bu sesin sahibini tanıyordum, o yaşlı kadına aitti ve Koza'nın yanında kendisini fazlalıkmış gibi hissetmemişti. Yalan bile olsa, ailemden bir parçayı karşımda görme düşüncesi bile dünya üzerinde nefes almaya daha fazla nedenim varmış gibi hissettirmişti. Kim olduğu önemli değildi. Birisinin benim parçam olması bile yeterliydi. Başka bir ses, başka bir his dedi ki, sen o olmadan da yaşayabilirsin çünkü Yankı var, Sokak Nöbetçileri var. Bu sesin sahibi çocukluğumdu. Körü körüne inandığı Yankı'ya sarılmak için elleri titriyordu. Ona koşup her şeyi anlatmak istiyor, kollarının arasına sığınmamak için kendini zor tutuyordu.
Biyografisini yazan kişilere göre, Goethe, zamanının önem­li bir bölümünü sessizce hayali konuşmalar yaparak geçiriyor­du. Arkadaşlarından birinin karşısında oturduğunu ve kendisine karşılık verdiğini hayal ediyordu. Başka bir deyişle, eğer kafa­ sında sorunlar varsa, arkadaşı ona her zamanki mimikleri ve ses tonları eşliğinde doğru ve uygun cevapları veriyordu. Goethe bu hayali manzarayı olabildiğince gerçek ve canlı yaşıyordu.
Olayların Mekânı Bozkurtların Ölümü'nde olduğu gibi Bozkurtlar Diriliyor'da da asıl ve sürekli mekân "sonsuz bozkır" dır. Romanda birbirleriyle rakip olan Gök Türkler de Dokuz Oğuzlar da bozkırda kurmuş oldukları çadırlarda yaşarlar. Fakat çadırların içi tasvir edilmez. Kahramanlar çadının veya otağın içine girip çıkarlar;
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.