Dışımızdaki nesnelere dalmak, onlarda erimek, onlarda yansımak, başkalarının benliğini kendi benliğimize göre yorumlamak (...) kişilikten yoksun nehirleri, en basit biçimsel öğelerden sanatın ve tabiatın en yüce görünüşlerine kadar canlandırmak, yaşatmak, kişileştirmek (...) bir bulutla kararmak, bir ırmakla gürül gürül akmak, kendimizi kendimiz olmayana öylesine bir cömertlik ve coşku ile vermek ki, bütün bu estetik durumda verdiğimizin hiç farkında olmamak; gerçekten çizgi, ritim, ses, bulut, rüzgâr, kaya, ırmak olduğumuzu sanmaktır." Obje, kişiliksizdir; kendimize ait duyguları objeye yüklediğimiz için güzel bir çiçekten, muhteşem bir dağdan, kararan bir buluttan söz etmekteyiz. Gerçekte önemli olan ne taklit edilen nesnedir ne de sanat eseri; süje'nin davranış biçimidir.
Sonra tiyatrodayken düşündüğü bir şey yine aklına geldi. Bu oyunu Banner'ın yarattığı bir şey olarak görmüştü. Banner getirmişti onu dünyaya. Beslemiş, bayraklaştırmış, zafere ulaştırmıştı. Stoddard Tapınağı'nın yıkımını da başlatıp bitiren yine Banner'dı. New York Banner'ın 2 Kasım 1930 günkü sayısında, "Bir Küçük
Reklam
Hapishanede özel bölümde kalıyordu, orada da şaşılacak kadar az konuşurdu; daima sessiz, durgun bir hüzün içindeydi. Sanki “kuruyordu” hapishanede. Bunu mahpuslar da söylüyordu, Mihaylov aralarında iyi bir anı bırakmıştı. Aklımda yalnız gözlerinin çok güzel olduğu kalmış, neden bu adamın belleğimde bu kadar yer ettiğini doğrusu ben de bilemiyorum.
Belki de yukarıda veremlilerden konuşurken, sadece bu ölüm dolayısıyla o zaman aklıma gelen düşüncelerle, kafamda yer eden izleri elimde olmayarak tekrarladım. Bununla beraber, Mihaylov’u öyle pek fazla tanıdığım da yoktu. Henüz çok genç, yirmi beş yaşlarında, uzun, ince bir adamdı; son derece sevimli bir yüzü vardı. Hapishanede özel bölümde
"Her şey anlamsız, fuzuli. Duyacağın ses, her şeyden önemli. Tüm bu yaşamak telaşından, ayak seslerinden ve yetişmelerden önemli."
Akşamüstüydü. Güneşin sarıdan kızıla döndüğü, tül perdelerin arasından yaşlı bir çizgi halinde evlere sokularak insanda derin bir iç çekiş, maziyi hatırlayıp dertleniş arzusu uyandırdığı bir akşamüstü. Başkent'in telaşı gereksiz geldi sana. Her şey anlamsız, fuzuli. Duyacağın ses, her şeyden önemli. Tüm bu yaşamak telaşından, ayak seslerinden ve yetişmelerden önemli.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.