Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Selamlar. Bu kitabı sevdim mi sevemedim mi karar veremedim. Öncelikle farklı bir fantastik kurgu okuduğumuzu söyleyerek başlayayım. Cadılar zaten başrolde ama bir de bunların yanında vampir kılıklı iblislerimiz (Aracılar) var. İblisler, cadıların kanlarıyla beslenmek zorunda yoksa ölüyorlar.
Kitapta herkes kendi cinselliğiyle barışık. Seks asla
Benim için yarım kalmış bir kitaptı. İş yoğunluğu ve kitabın kalın oluşundan bitiremedim hemen. İsim olarak verilen karakteri sevdim mi sevmedim mi karar veremedim. Yarım bir tat bırakıyor kitap. Betimleme de çok aşırı bazı yerlerde. Bu kadar kalın olmasına gerek yokmuş :/ Ama tüm klasikler gibi sıkıcı tarafları olsa da güzel bir yolculuktu.
Son dönemde Büyük Defter-Kanıt-Üçüncü Yalan isimli üçlemesiyle çok okunan #agotakristof ile tanışma kitabım oldu Dün.
Kitapta,12 yaşında babası olduğunu düşündüğü kişi ile annesini öldüren Tobias'ın,ülkesinden kaçma,yeni bir ülkede hayata başlama ve ilk aşkı Line ile karşılaşma ümidinin hikayesini okuyoruz.Günün birinde gerçekten Line ile karşılaşıyor da.Yatağından bile çıkmaya üşenen Tobias,Line için yeniden hayata bağlanıyor fakat işler istediği gibi gitmiyor.
Kitap çok güzel başladı.Tam benim sevdiğim tarzda tutunamayanların romanlarından biri olarak ilerliyordu.Ta ki Line gelene kadar.Açıkçası bu kısımlarda biraz sıkıldım.Line'in kardeşi olduğunu bile bile (Line bunu bilmiyor) ona aşık olması,evlenmek istemesi neyin kafasını yaşıyorsun sen dedirtti.
Bunun dışında mültecilerin yaşadığı zorluklara da değinmişti kitapta yazar.Başka bir ülkede yaşamanın olumsuzluklarını,ya onlar gibi olursun ya ülkene dönersin mantığını güzel işlemişti.
Yani sevdim mi sevmedim mi karar veremedim.Ama son dönemdeki popüler kitabını da okumak istiyorum.
Öyle aman aman bir hikaye olmamakla birlikte keyifli vakit geçirmek için çıtır çerez, hemen bitsin beni konusu ile hiç yormasın kitabı diyebilirim. Kitabın kısa olmasını da sevdim mi sevmedim mi karar veremedim açıkçası. Çünkü kendimi olayların bu kadar sığ işlenmediği, biraz daha detay anlatan bir hikaye isterken buldum. Ancak bir yandan da zaten detay verse dönüp geleceği nokta buydu uzatmadan bitirdi derken de buldum. Bu sebeple arada kaldım.
Karakterleri ele alış biçmini beğendim. Nina’nın bu kadar aşık olması ve kendini kaptırmasını istemezdim ancak yine de Roman’ı sadece dış görünüşü dışında da seviyor olması bu açığı kapattı. Nina bana Roman’ı her yönden sevdiğini hissettirebildi. Roman’ın ise Nina için sert karakterinden vazgeçmeyip çiçekler böcekler adamına dönüşmemesini sevdim. Aşırı güçlü bir mafya imajı bende çizemese de karakter kendini sevdiriyor. Daha mafyavari olaylar okumak ve karanlık dünyasını deşmek isterdim ancak yazar bunu sadece aşk kitabı olarak tutmuş, kabul.
Kısacası, okuduktan sonra çok akılda kalıcı olmayan ve sizi yormayan, pıt diye bitecek bir kitap arıyorsanız Tuvaledeki Yararlar size göre.
Stefan Zweig klasiği ile geldim. Yazarın bu kaçıncı kitabı oldu okuyorum saymadım. Stefan’ın kalemini çok seviyorum. Tabii okuduğum bazı kitaplarını çok sevdim, bazılarını ise hiç sevemedim diyebilirim. Bu okuduğum kitabı “Yakıcı Sır” için sevdim mi, sevmedim mi karar veremedim. Sizler bu eseri okuduysanız sevip, sevmediğinizi benimle paylaşarak beni de aydınlatmanızı çok isterim.
Kitabın içeriğine gelecek olursak, baş karakterimiz 12 yaşında ebeveynlerinin çatışmaları arasında büyümeye çalışan Edgar.
Yazar, Edgar’ın yaşadığı aldatmaları, aşağılanmaları yaşarken hissettiklerini çok açık bir dille okurlara sunuyor.
Bir çocuğu anlayabilmek için okunması gereken bir kitap oldu.
Atsız’ın okuduğum ilk kitabı Bozkurtlar idi ve epeyce özenilmiş bir iş olduğu belliydi. Elimde bu kez Bozkurt havasını Anadolu topraklarına taşıyan ‘Deli Kurt’ var.
Deli Kurt, acımasız zamanların anlatıldığı bir dönem- ki bu coğrafyada merhamet zor bulunan bir inci olmuştur her zaman.
Fetret Devri dediğimiz dönem Osmanlı Devleti’nde tahtın boş
Spoilerlı inceleme
Kitabı henüz bitirmiş biri olarak, açıkçası serinin bu kitabı sevdim mi sevmedim mi karar veremedim. Anne ve babaları çok sevdiğim karakterler olarak Gani ve Leto'ya aynı sempatiyi besleyemedim. Çoğu yerde Stilgar gibi düşünmeden edemedim: 9 yaşında görünen ama 100 yaşında insan bilgeliğinde konuşan çocuklar... ve onlardan emir almak...
"𝕴𝖓𝖆𝖓, 𝖘𝖊𝖛 𝖛𝖊 𝖚𝖒𝖚𝖉𝖚𝖓𝖚 𝖞𝖎𝖙𝖎𝖗𝖒𝖊!"
"Altın Çanak", besteci, yazar ve bunların yanında farklı meziyetleri de olan E. T. A. Hoffmann'dan benim okuduğum ilk kitap oldu. Açıkçası yazarın kendisi hakkında adını bilmem dışında ve kitap hakkında da bir fikrim yoktu. Bitirdiğimde kitabı sevdim mi sevmedim mi karar da veremedim. Ama
İnanın kitabı sevdim mi sevmedim mi karar veremedim bir türlü. Başları beni biraz sıktı açıkçası sonlarına doğru olan olaylarla da şaşırttı. Ama gerilim de sanki daha iyi kitaplar okudum diye düşünüyorum. Ortalama bir kitaptı diyebilirim kendi açımdan.
Kitap geçmiş ve gelecek olarak ilerliyor. Sarah ve Robin birbirleriyle kişilik olarak hiç benzemeyen iki kardeş, ikiz. Bir gün kasabalarına taşınan aileyle tüm hayatları, aileleri, yaşamları tamamen değişecek. Olumlu yönde demeyi çok isterdim ama malesef. Kendi zevkleri, hayatları için çocuklarını düşünmeden onların hayatlarını paramparça eden kendine ebeveyn diyen yaratıklar, harcanan yıpranan çocukların ruhsal çöküşleri, travmaları...
Okuyunca anlayacaksınız tabi ama kitapta beni etkileyen ve en üzüldüğüm kişi sanırım Callum'du.
Ters köşe yapan bir psikolojik gerilim, okuyun derim.
Sevdim mi sevmedim mi karar veremedim.Öncelikle yazarın anlatımı çok dağınık ve tam öykü kitabı denemez.Öykülerdeki gibi bir olay örgüsü yoktu çoğunda.Kitabın ilk yarısındaki öyküler daha çok hoşuma gitti altını çizdiğim yerler oldu.Kitaptan farklı beklentilerim vardı onu karşılayamadı belki de. Çok anlaşılır bir üslubu yoktu ara ara kitaptan koptuğumu hissettim.
Kitabı o kadar sevdim ki anlatamam size. ️ Yazarın yarattığı dünya benim için harikaydı, efsane ötesiydi. Gelelim yorumuma...
Zafira bint Iskandar halkını beslemek için Arz adı verilen kötücül bir ormana avlanmaya gider sürekli. Böylelikle adı Avcı olarak kalır. Namı bütün Aravistan'a yayılır. Ama Zafira'nın yaşadığı yerde kadınlara önem
