Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kalenin Fethi
Muslihuddîn Efendinin vefâtından yıllar sonra, İbrâhim Paşa, 1600 senesinde Kanije kalesini kuşattı. Muslihuddîn Efendiyi sevenlerden Dimitrofçalı Gaybî ve Belgratlı Münîrî Efendiler, Dimitrofça'da Muslihuddîn Efendinin kabrine vardılar. Selâm verip, kabrini ziyâret ettiler. Sonra da; "Şeyh Efendi, nice üstünlüklerini duyduk, nice hâllerine şâhid olduk. Tahkîkim neticesinde meydanların arslanının sen olduğunu anladım. Kanije'nin de Allahü teâlânın yardımı, Enbiyâ ve Evliyânın himmetiyle fetholması murâdımızdır." dedikten sonra, Muslihuddîn Efendinin rûhu için Fetih sûresini okumaya başladılar. Sûre-i şerîfin yarısına doğru, Münîrî Efendi; "Elhamdülillah, kalenin fethine dâir işâret verildi." deyip, sûre-i şerîfin tamâmını okuyup ruhûna bağışladı. O haftanın Cumâ günü, Kanije'yi koruyan düşman kuvvetlerine yardım geldi. Bir hafta savaş oldu. Kalenin barut deposuna ateş düşmesi netîcesi meydana gelen patlamada, kale muhâfızlarının mâneviyâtı iyice bozulup, Cumâ gecesi bir kısmı firâr etti. Kalede kalanlar, Cumartesi günü aman taleb edip, 8 Kasım Pazar günü kale teslim alındı.Burçlara Osmanlı sancağı dikildi.
HAŞHAŞİLERİN ASLI
İşte bilinmeyenleriyle Haşhaşi örgütü: Haşhaşîler denildiğinde, akla Hasan Sabbah, onun meşhur Alamut Kalesi, bir de uyuşturduğu fedaîlerini sahte cennete sokup, kadınlarla her türlü zevki yaşattıktan sonra çıkarıp, onlara o cennete tekrar kavuşmaları için görev vermesi, fedaîlerin de “gerçek zannettiği” bu “sahte cennete” tekrar kavuşabilmek için
Reklam
• 3. Bölüm - ATATÜRK KÜRT DÜŞMANIYDI YALANI! (!)
- Tanıyanlar vardır tanımayanlara da tanıtmış olayım: Diyap Yıldırım, 1846 yılında Tunceli'nin Çemişgezek ilçesinde doğdu. İleride "Ferhat Uşağı" aşiretinin reisi olacaktı. Diyap Yıldırım bir Kürttü. Amma örnek alınası bir Kürttü. - SARI PAŞA, KEMAL ATATÜRK'ÜN
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
önderliğinde, Emperyalizme ve yoğun işgale karşı
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Cenabı hak
ağaçların incecik dallarından su geçiriyor, bir de bakıyo ruz dalların uçlarından kocaman armutlar veya elmalar veya şeftaliler veya portakallar sarkıyor. Vallahi billahi aklım ermedi Allah-u Teala'nın işlerine. Hayran olmaktan başka çare yok. Fakat şu da var ki Büyük Şeyh Efendi (Kuddise Sirruhu)nun buyurduğu üzere: "Kalma hayvan bu sırrı anla yahu." Mahmud Efendi hz Kuddise Sırruhu 🌹
Şark İstiklal Mahkemesi yaklaşık iki yıl süren görevi sırasında birçok önemli davaya baktı. Bunların başında mahkemelerin kurulmasına gerekçe gösterilen Şeyh Said ve arkadaşlarının davası gelmekteydi. Ankara İstiklal Mahkemesi başlangıçta askerlikten firar edenleri yargılamakla birlikte, daha sonra Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile alakalı yargılamalar da yaptı. Mahkemede ayrıca birçok gazeteci rejime muhalefet ettiği gerekçesiyle tutuklanarak yargılandı. Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanılarak birçok gazete ve dergi kapatıldı. Pek çok tanınmış gazeteci tutuklanıp hapsedildi. Eşref Edip, Ahmet Emin Yalman, Velid Ebuzziya, İsmail Muştak gibi isimler derdest edildi. Seyyid Tahir Efendi, Tahirül Mevlevi, Ömer Rıza Doğrul, Hasan Basri Çantay gözaltına alındı. Rejime muhalif olanlardan iktidara destek vermeyen gazetecilere, Şapka İnkılâbı’na muhalefet edenlerden İzmir Suikastı’yla itham edilenlere, Şeyh Said’den İskilipli Atıf Hoca ve İttihatçılara kadar farklı davalara bakan İstiklal Mahkemeleri farklı tarihlerde altışar aylık uzatmalarla yaklaşık iki yıl görev yaptı ve 7 Mart 1927’de Meclis’in aldığı kararla kapatıldı.
Reklam
- Ben Size Teheccüd Namazına Kalkın Diyorum, Siz Sabah Namazına Kalkamamaktan Bahsediyorsunuz ! Sultanul Evliya, Şeyh'i Nakşibend .. Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu)
Mahmud Efendi Hazretlerimizin Ahiret Kardeşimdir Buyurduğu Şeyh Muhyeddin el-cezerî Hz. Dışarıdayken sürekli tek gözünü kapatıp yürürmüş. Bunun sebebini soranlara ise şu cevabı vermiştir; " Yanlışlıkla gözüm harama çarparsa mahşerde iki gözümün değil tek gözümün hesabını vereyim diye birini kapatıyorum."
Ramazan geldi. Kalemden bir ay izin aldım. Ramazanda da hizmetlerimde makbul erenlerden oldum. Endamım, Mevleviler içinde birinciydi. Şeyh Ali Efendi bâzan Bayazıd Camii Şerifine gittiğinde, dergâhtan başka kimseyi almayıp beni alırdı. Şeyh Efendi, Mevlânâ sülâlesindendi. Sikke-i Şerifi'nin simit tâbir olunur etrafını Destâr-ı-şerîf ile örterdi. Yâni evlâd-ı Mevlânâ'dan olmayanlar Sikke-i Şerifin etrafını açık bırakıp Destâr-ı yukarısından sararlardı. Aşçıdede Halil İbrahim, Hatıralar, haz. Reşad Ekrem Koçu - Mehmed Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul t.y., s. 35.
Ney meşketmek istedim. Her nedense Kadri Dede Efendi ruhsat vermedi: — Sen neyzen olma semâ'î fukaradan ol dedi. Bir gün Şeyh Efendi ile Dede Efendi benim aşk-u şevkimden konuşmuşlar: «Vakıa İbrahim Bey çilekeş değildir, muhibdir, lâkin manen çilekeşleri pekçok geçmiştir, binâenaleyh bunu harem selamlığı dâiresine alıp şeyh köçeği yapalım.» diye karar vermişler. Benim bu karardan haberim yoktu. Şeyh dâiresinde bulunan çilekeş Abdullah Efendi işitip bana müjde verdi:— Sana bir müjdem var. Seni şeyh dâiresine alacaklar, şeyh köçeği olacaksın., dedi. Ehl-i tarîk olanlar bilir. Mevlevîhânelerde olan çilekeşler mutbakda hizmet ederler. Ancak bu çilekeşlerden biri veya ikişer çilekeş yukarı şeyh dairesine alınıp şeyhin kahve ocağında hizmet ederler (tahmisçi). Buna «Şeyh Köçeği» tâbir olunur. Aşçıdede Halil İbrahim, Hatıralar, haz. Reşad Ekrem Koçu - Mehmed Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul t.y., s. 33.
Reklam
istanbultarihi.ist/167-istanbulda-... İSTANBUL’DA TASAVVUFÎ HAYAT Mevleviye Mevlana Celaleddin-i Rumî ile birlikte Konya’da teşekkül eden Mevleviye, fetih sonrası Vezneciler’deki Kalenderhane Camii’nin bir süre Mevlevî zaviyesi olarak kullanılması suretiyle ilk olarak İstanbul’da temsil edilmiştir. Ardından Sultan II.
Şeyh Hasan Dede'nin izniyle Kasımpaşa Mevlevihânesine gidip semâ meşketmeyi kurdum. Zira Kasımpaşa Mevlevîhânesinin Şeyhi Şemseddin Efendi vefat edip mahdumu Ali Efendi postnişîn olmuştu. Ali Efendi çocuk yaşda olmakla, Mesnevîhân meşhur Hüsameddin Efendi merhumun iradeleriyle Kasımpaşa Mevlevihânesinde kıdemli Mevlevîlerden gayet âbid ve zâhid hakkak Kadri Dede Efendi nâmında bir zâtı vekâleten postnişîn yapmışlardı. Kadri Dedenin hanesi de Aksaray'da olup Şeyh Kadri Dedeye ifâde ettiğimde bilâ tereddüd aşk ve muhabbetle kabul etti. Hemen dedelerden birisine emredip bir adet sikke-i şerife getirip odayı halvet ederek tekbir ile başıma koydu. Bir müddetçik orada zikir ile meşgul oldum. Sonra çocuk Şeyh Ali Efendinin huzuruna çıkıp ellerini öptüm. Sema' meşketmek için mutfakta bulunan çilekeşlerden bir dedeyi çağırtıp beni ona teslim ettiler. Aşçıdede Halil İbrahim, Hatıralar, haz. Reşad Ekrem Koçu - Mehmed Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul t.y., s. 30.
Aşçı Dede hatıralarında geçen bir hadisede şeyhlerin dinî ve mistik yollarla saray ve toplum üzerinde etkinliklerini XIX. yüzyılda da sürdürdüklerini göstermektedir. Söz konusu olaya göre: Padişahın kadınlarından birisine olan alakası sona ermiş, kadın kendisini tekrar sevdirmek için hocalara vb. yerlere gitmiş ancak bir fayda görmemiştir. O zamanlar Şeyh Hüseyin Efendi de İstanbul’a yeni gelmiştir. Haseki şeyhten himmet istemiş Şeyh, “Bizimki ancak bir nazardır. Haydi git! Sarayda Zât-ı Şâhâne şimdi sizi arıyor!” demiş ve dediği gibi de olmuştur. Kadın ertesi gün hemen Erzurumlu Hüseyin Efendi’ye Ayasofya’daki bir konağı alıp hediye etmiştir. Aşçıdede Halil İbrahim, Hatıralar, haz. Reşad Ekrem Koçu - Mehmed Ali Akbay, İstanbul Ansiklopedisi ve Neşriyat, İstanbul t.y., s. 51.
653 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.