Kötü bir insandım. Ürkek bir yırtıcı, zavallı bir katildim. İyi yürekli insanların kırılgan hayatlarına kabus gibi çöken bir gölgeydim. İnşası yıllar alan tapınakları yakıp yıkan çirkin bir doğal afettim. Babamın bana olduğumu söylediği her şey ve daha kötüleriydim.
Herkesin beni sevmesini istiyordum. Bana annemin ve babamın vermediği sevgiyi vermelerini, bağırlarına basıp takdir etmelerini istiyordum. Görülmek, şefkat gösterilmek için yanıp tutuşuyordum. Neden kendi kendime hiç yetememiştim?
Garip bir mekandı. Gerçeklik dünyası ile ölüler diyarı arasındaki geçici bir yer gibi, pusluydu. Havanın açık ya da kapalı olduğu günlerde, gündüz ya da gece, aynı puslu hava varlığını koruyordu. Aomame oraya her gidişinde, kendisinin yolunu şaşırmış bir varlık, düşüncesiz bir misafir olduğu hissine kapılıyordu. Burası özel izin gerektiren bir kulüp gibiydi. Burada yaşayan kadınların yalnızlığıyla, Aomame'nin yalnızlığı tür açısından farklıydı.
Hiçbir zaman tutkulu bir aşk hayatları olmadığından yad edebilecekleri pek fazla anıları yoktu. Şimdiye dek birbirlerine karşı soğuk kalmışken bu saatten sonra sevgilerini göstermeleri zordu.