Bu bir kaybet-kaybet durumuydu. Krediler sınırlı olduğundan insanlar yeni girişimler finanse edemiyordu. Çok az sayıda yeni işyeri olduğu için ekonomi büyümüyor, ekonomi büyümediği için de insanlar hiç büyümeyeceğini düşünüyordu; elinde sermayesi olanlar da kredi vermeye yanaşmıyordu. Böylelikle durağanlık beklentisi gerçeğe dönüşüyordu.
Ah! Koşa koşa yola çıkıp tasarladığımız yere vardığımızda, değişen hiçbir şey olmuyor ve biz bütün yoksulluğumuzla, bütün sınırlılığımızla kalakalıyoruz, ruhumuz ise yitmiş bir doyumun özlemi içinde.
CIA özellikle Türkiye gibi az gelişmiş ülkelerde istihbarat toplamaktan çok, söz konusu ülkenin içişlerine müdahele edip siyasal gelişmeleri etkiliyordu.
Türkiye’nin içişlerini ilgilendiren bir konuyla ilgili bir şey söylemek için Tahran’a çağırılmasını yadırgamıştı Çağlayangil. Ama şahın derdi sadece Türk hükümetini uyarmak değildi.Kendi canının derdindeydi: “Benim çevremde uğraşacağım sorunlarım var. Ruslara inanılmaz. Doğuda pakistan sınırında Patonlar. Kuzey İran’da Kürtler. Biz çok uluslu bir devletiz. Babam cahil adamdı, ama bana daima Türklerle iyi geçin demişti. Sizde sağlam bir rejim oldukça benim için Türkiye sınırında mesele olmaz.
Belirli bir millete sevdayla bağlanmaktan kaçınınız. Başka bir ülkeye nefret yahut sevgi duyguları beslemeyi adet edinen milletler köleleşirler, kendi görev ve çıkarlarını unuturlar. Zira bir millet ortaklık hayaline kapılarak başka bir millete bağlandı mı, bu ikincisinin kavgalarına boşuna karışır.
11 Kasım’da Osmanlı devleti itilaf’a savaş ilan etti.23 Kasım’da törenle Cihad-ı Ekber ilan edilerek İslam alemine duyuruldu ya da duyurulmaya çalışıldı. Bunun fazla bir etkisi olduğu söylenemez. İngilizler ve Fransızlar Osmanlı ordusu karşısında Müslüman sömürgelerinden asker kullandılar. O bir yana, Osmanlı uyruğu Hicazlılar ve daha pek çok Arap Osmanlı ordusuna silah çekmekten çekinmediler.
Tabiat bunu böyle istiyor.Bize diyor ki: “Bu dünyaya nasıl geldiyseniz, öylece çıkıp gidin.Ölümden hayata geçerken duymadığınız kaygıyı, hayattan ölüme geçerken de duymayın. Ölümünüz varlık düzeninin, dünya hayatının şartlarından biridir.