Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

S. Sinan ÖZER

Kafamda deliler dolaşıyor: Birbirlerini su birikintilerine itiyorlar, dillerinin ucuyla parmaklarını yalayarak koşuşuyorlar. Eşya insana inatçı bir direniş gösterdiği zaman hep birlikte üstüme çullanıyorlar: Delice bir şey yap! diye bağırıyorlar vızıltılı seslerle. Eşya sana karşı mı geliyor, kır onu! Sana boyun eğmeyen otlara vur tekmeyi! Her şeyi parçala.
Sayfa 35 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Sanki yazı yazmaya yeniden başlıyorum. Aylardan beri elime kalem almadım. Alsaydın sanki bir şey mi yumurtlayacaktın? Sanmam. İyi oldu! Doğrusu buna ben de memnunum. Ama bu akşam neden beni her şey oturup bir şeyler karalamaya zorluyor? Hani biraz daha dişimi sıksam, yalan da söyleyebileceğim. Beni, bilmediğim bir şey zorladı diyeceğim. Değil. Hep böyle olur. Bir vapur beklerken, iki ayağım bir pabuçta iken yazı yazarım. Sanki birisi sormuş: “Nasıl yazarsınız?” diye de konuşuyormuşum gibi hal aldığıma aldırmayın. Nasıl yazı yazarım onu incelemiyorum. Şu akşamımı didikliyorum. Şu san bakkal kâğıdına karşı sıkıntıdan oturduğumu itiraf etmeliyim. Sıkıntının cinsi ne olursa olsun, onu geçirmenin başka çareleri varken bu sıkıntıdan daha sıkıntılı işe neden giriştiğimi bulmaya çalışıyorum. Öyle ya; neden? Pekâlâ okunacak kitaplarım var. Param yoksa bile evim var. Sobam var, yemeğim var. Aşağıda radyo var… Çarşıya inemem. İnemem ama, dağlarda da gezinemez değilim a! Geçiririm şapkamı kafama, ver elini Kalpazankaya. Güneş batmak üzeredir. Aman, dikkat! Güneş batmak üzeredirin arkasından dünyanın tasviri gelir. Hiç niyetim yok: dalgaları boyamaya, ufku bir dilim ekmek gibi kızartmaya. Bak! Yine yapacağımızı yaptık işte. Dalgaları boyadık. Ufku mis gibi kızarttık. Biz böyleyiz. Kötü edebiyat terbiyesi aldık: Ne yapalım? Hemen şairleşmeye başlarız
Meşru olmayan bir iktidarın hâkim olduğu bir ülkede kendini kapana kısılmış gibi hisseden Hamlet gibi, Turgut da sistemi sorgulayan her birey gibi siyasi otoritenin gücüyle yüzleşmek zorundadır. Bir yandan da, kişilerin özel hayatını en küçük köşesine kadar ele geçirmiş bu iktidarın kendi varlığı üzerinde yarattığı boşunalık ve değersizlik hissiyle baş etmek durumundadır. Ters giden bir şeyler vardır. Tıpkı Danimarka'da bir şeylerin ters gittiğinden şüphelenen Hamlet gibi, Turgut da bir yandan siyasi iktidarın meşruiyetini sorguladığı gibi, bir taraftan da o iktidarın pişirip sunduğu ve önüne koyduğu "medeni hayat" denen şeyin altını kaldırıp şöyle bir bakmak ister. Turgut dışında pek kimsenin derdi yok gibidir. Herkes önüne konanı kabul eder, yürümesi gereken yollarda yürür. Çoğu için bütün sorular sorulmuş ve hepsi cevaplandırılmıştır. Kimse şüphelenmez, itiraz etmez ve karşı çıkmaz. Bir hayaletle genç bir prensten başka. Tıpkı Shakespeare'in oyununda olduğu gibi.
Sayfa 119Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Özetle, bir cins olarak tutunamayanlar, muktedirin maskesini sökerken onun yerini alacak olan yeni iktidara karşı da pozisyon alırlar. Çünkü o da kendi mutlaklığını ilan ettiği ölçüde katılaşacak ve kutsallaşacaktır. Atay için yegane hakikat bu sürekli dönüşüm ve muğlaklıktır. Onun için, kendi hükmünden başka bir güç siyasi iktidarın yanında durmadığı gibi, onu alt etmek isterken onun başka bir versiyonuna dönüşecek hicivi de tercih etmemiştir.
Sayfa 111Kitabı okudu
Vladimir: Herkes sırtında kendi çarmıhıyla dolaşır. Kısa ya da uzun.
Reklam
Öykünü, ancak onları dinledikten sonra yazabilirsin.
Sesler, bulut kaplamış sükûnete karıştı: ebedi uzamın sükûneti: ve mazide yaşamış nesillerin halkasına sakince bir ruh üfleniyor. Kurşuni alacakaranlığın loşluğunu serip hep yıldız misali şebnemlerini saçarak çöktüğü lakin ada yeşili çayırlara asla bulaşmadığı bir bölge. Anasını sakar adımlarla izliyor, yavrusuna yol gösteren kısrak. Onlar alacakaranlığın hayaleti ama yine de bedenlerinde kâhince bir zarafer var, narin biçimli sağrılar, esnek ve kaslı boyunlar, uysal ve evhamlı bir kafatası. Mahzun hayaletler solup gidiyor: hepsi gitti işte. Agenda dediğin bir issiz memleket, yamaca tüneyen baykuşlarla? yarı kör hüthütlere mesken. Netaim'in altın devri tükenmiş. Ve hayvanların hayaleti bulutlar toplanıp asi gürlemelerle boşanacak. Huuu! Kulak verin! Huuu! Iraklık açısı alnında şimşekler çakıp kaşına akrepler kondurarak sinsi sinsi peşleri sıra gidip kışkırtıyor. Geyikler ve Tibet sığırları, Başan ve Babil'in boğaları, mamutlar ve mastadonlar, hepsi batik denize, Lacus Mortis'e doğru koşturmakta. Kindar meşum burçlar! Bulutların üstünden geçip giderken inliyorlar, kimi boğa, kimi boynuzlu oğlak, fildişinden borular, aslan yeleliler, dev boynuzlular, hortum burunlular ve böcekler, kemirgenler, geviş getirenler ve kalın derililerin uluya inleye dolanmaları, güneşin katilleri.
Sayfa 359Kitabı okudu
- İçkiler üzerinden göstersene, deyiverdim. Hangisi hangisidir ? - Şu benim, deyiverdi Joe, iblisin ölü polise dediği gibi. - Benim de ait olduğum bir ırk, deyiverdi Bloom, nefret edilip zulüm gören bir millet var. Bugün bile. Şu anda dahi. Tam şu anda. Tanrım, o koca purosunu yakarken handiyse parmağını yakayazdı. - Soyulduk, deyiverdi. Talan
Sayfa 296Kitabı okudu
İçindeki inanç zamansız öldürüldü.
Sayfa 179Kitabı okudu
Testereyi götürdü ve tokmağı Dilsey'e verdi. Sonra Ben yeniden çığlığı bastı, umutsuz ve uzun bir çığlık. Hiçbir şeydi bu. Yalnızca ses. Hepsi de olabilirdi; gezegenlerin bir an birleşmesiyle ses haline gelen zaman ve haksızlık ve keder. “Bak dinle,” dedi Luster. “Bizi evden gönderdiğinden beri bu sesi çıkarıyor. Bu sabah ne oldu ona bilmiyorum.” “Buraya getir onu,” dedi Dilsey. “Yürü Benjy,” dedi Luster. Basamaklardan indi ve Benjy'nin kolunu yakaladı. Ben karşı koymadan yürüdü bağıra bağıra, gemilerin ağır ağır çıkardığı o boğuk sesle, sesin kendisi çıkmadan çıkmaya başlamış, sesin kendisi bitmeden bitmiş gibi.
Sayfa 228Kitabı okudu
Reklam
Her balığın, içinde yüzeceği, ayrı bir denizi vardı.
Beşinci görüntü: ilk aşkım Selim. Lise yıllarım. Futbol oynarken bana kayıyor gözleri. Onu Giulliano Gemma’ya benzetiyorum. Ve bir gün bir trafik kazasında aniden ölüveriyor. Eli elime değmeden, bana hiçbir şey söyleyemeden.
Sayfa 84 - EVEREST YAYINLARIKitabı okudu
İşte bu yüzden de buralara düşme talihsizliğini kerhen de olsa yaşamak zorunda kalan uyumsuzların, “Fener'in Cimbom'a geçirmesinden” duyulabilecek sevinç ile bir yalnızlık şiirinden duyulabilecek hüznü çok iyi dengeleyebilmesi gerekirdi ve bütün bunlar elbette yalnız kalmamak içindi.
Sayfa 45 - EVEREST YAYINLARIKitabı okudu
Yaşamaya mecbur olduğumuz tüm insan ilişkilerinde küçük sevinçlerden hep medet ummaya çalışacağız. Ve bu yolun bir yerinde hiç beklemediğimiz bir anda bir hayaletin ya da şehrin tutsağı olduğumuzu anlayacağız.
Sayfa 27 - EVEREST YAYINLARIKitabı okudu
Bir anda gökyüzünü çeşit çeşit kuşlar kapladı. O kadar çoklardı ki, gök maviliğini renk cümbüşüne terk etti. Albatroslar, martılar, ebabil kuşları... Hatta efsanenin içinden Zümrüdüanka bile çıkıp gelmişti. Ötüşleriyle âdeta bayram yerine çevirmişlerdi semayı. Yüzlerce, belki de binlerce kuş yere inip gagalarıyla topladılar albümleri ve yeniden çekildiler gökyüzüne. En son Zümrüdüanka indi yere. Onu -rap müziğin adsız kahramanını, üzerine alıp efsaneye doğru usulca yol aldı.
Sayfa 55 - EdebiyatistKitabı okudu
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.