"Siya evin"
Benim için önemli olan dört ses vardr:yüreğimin sesi,müziğin sesi,kadının sesi,suyun sesi
Hepsini dinledim ama yüreğinin sesinden emin olamadın beynin yüreğine hükmetti...
Tek cümleyle müthiş bir kitap.
Okuduğumda bazen bizler de iki şey arasında kaldık mi diye düşündüm, iki değerli şey...
İki şey arasında kalıp birini zorunlu tercih edip giderken geriye kalanında gönlünü bırakmak geriye döndüğünde bulmayı ümid etmek ve o acıyla karşılaşmak.
Hangi seçimine kızabilirsin ki,
Nişan arefesinde sevdiği kızı bırakıp gitmesine mi yoksa hep sevdiğiyle özgürce dolaşmayı hayal ettiği ülkesinin aşkına mı?
Evet ben de düşündüğünüzü yaptım.
Daha değersizi bulmaya çalıştım ama bir türlü seçim yapamadım.
Memduh Selim Bey ülkesini seçmişti ama geriye bıraktığı gönlünden de asla vazgeçmiş değildi.
Vazgeçmedi!
Kavuşamadı da.
Ölüm döşeği bile onları kavuşturmaya yetmedi. Hayat bitmişti onlar için.
Kesinlikle tavsiye ederim.
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde / Siyâ Evînê
Memed UZUN
Birgün yolda yürürken kitaplarını satan birine denk geldim ve yalnızca bu kitaba odaklandım. Şimdi anlıyorum ki ayrı bir çekim gücü var kitapların. 7 günde bitirdim çünkü çok akıcı ve anlamlı..
Kürt tarihi ve sevda en güzel böyle anlatılır.
Aşkı ve vatanı arasında kalan ve vatanını tercih eden Memduh selim Bey; 10 yıl boyunca sürgün hayatı yaşamış ve bi çerkez kızına gönlünü kaptırmış. Vatan savunması için gidip döndükten sonra Ceylan'ın başkası ile evlendiğini öğrenince hayatı alt üst olmuş..
Sürgün, insanlığın tarihi kadar eskidir. Sürgün daha çok siyasi saiklerle olsa da muhatabı her şeyden önce insandır. Sürgüne giden insan, yurdundan kovulmuş veya yurduna dönüşü engellendiği için sürgünün o kişi üzerinde etkisini anlamak kolay değildir. Sürgünde bulunan kişi önce siyasal nedenlerle sürgünde yaşamak zorunda kaldığı için sürgün
“ Begê min , mêrê ziravbihîstiyar , ma şev , bi tenê , ji bo xew û xewnan in ? Ma çirûsk û pêtên jînê jî jê rê navên ? Mêrê dilpak, evîn û hezkirin divê di bin siya şevên dirêj de wekî devî û dar bibişkivin .
Dikkat! Eğer kitabı okumadıysanız incelemeyi okumayınız çünkü bu inceleme özet şeklindedir.
1923'ün son demleri.
Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş büyük umutlarla Cumhuriyet'in kuruluşuna yardım eden Kürtler; çaresizliğe gömülmüş, çıkış yolu arıyorlar. Çünkü yeni bir antlaşma imzalanmış, antlaşmada adları bile anılmıyor. İşte böylesi bir dönemde
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde olsa da kitabın adı, kitapta iki kutsal aşk ele alınıyor. Mehmed Uzun 'un başkahramanı Memduh Selim Bey' in başından geçen ardı sıra olaylar anlatılıyor.
"Bu coğrafyada şair olmak zordur Hangisini yazayım halk acısını mı aşk acısını mı? " diyor Azad Penaber. Tam da bu zorluğu anlatıyor Mehmed Uzun. Evet Kürt halkının özgürlüğü için direnen Memduh Selim Bey... Ve kalbini verdiği Feriha, Memduh Selim Bey'in Ceylan'ı. Bir yanda halkı, diğer yanda sevdiği kadın. Böylesi güzel iki kutsal aşk. Mehmed Uzun kitapta da değiniyor; Aşık olmak büyük iş diyor her gün aşık olmaz ki adam. Ne kadar doğru. Ne kadar asil...
Sîya Evinê.. Irkımın çektikleri, Irkımın çileleri, Irkımın zorlukları. Ah! Irkıma aşkım katlandı kitabı bitirince. Ciddi anlamda kitap bitsin istemedim. Tabi son dilediğim gibi olmadı ama olsun.
Halkını seçen Memduh Bey, Ceylan'ı kaybettiğinde pişmanlık duyuyor seçiminden dolayı. Kendimce yorumladım aslında ben olsam hangisini seçerdim diye ama Mehmet Uzun taa en baştan uyarmıştı beni "bazı şeyler yaşanmadan anlaşılamaz" demişti. Evet haklıydı yaşamadan anlayamam.
Peki ben size soruyorum; halkınız mı sevdiğiniz mi?
Keyfili okumalar (:
“Ne sen, ne de ben bu dünyada gün yüzü görebildik. Aşkımız güzeldi, temizdi, dupduruydu, yalnızca bize aitti. Yazık ki bir delilik yaptım. Aptallığım yüzünden yalnızca aşkın gölgesine ulaşabildik. Yalnızca gölgesine, kendisine değil.”