Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ziyaüddin Serdar'ın "Cenneti Arayan Adam"ı
İF öğrencilik döneminde okup etkilendiğim kitaplardan biri idi. Arayışta olan her Müslümanın biyografisi, niteliğinde bir eser...
Âlem-i İslâm Yazıları -VII- Asya
Âlem-i İslâm Yazıları -VII- Asya
Sosyoloji
Sosyoloji, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır¹. Sosyolojinin temel konusu toplumdur. Sosyoloji, insanların nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıklarını, toplumsal kurumların ve ilişkilerin nasıl oluştuğunu ve değiştiğini, toplumsal sorunların ve çözümlerin neler olduğunu incelemeye çalışır². Sosyoloji, suç, din, eğitim, siyaset, kültür, ırk, cinsiyet, sınıf gibi pek çok toplumsal olguyu ve bunların bireyler üzerindeki etkilerini analiz eder³. Sosyoloji, toplumun farklı boyutlarını inceleyen alt dallara ayrılır. Örneğin, demografi, kent sosyolojisi, politik sosyoloji, suç sosyolojisi, cinsiyet sosyolojisi gibi¹. Sosyoloji, 19. yüzyılda ortaya çıkmış ve modern sanayi toplumunun getirdiği değişimleri anlamaya çalışmış bir bilimdir². Sosyolojinin kurucu babaları arasında Auguste Comte, Emile Durkheim, Karl Marx, Max Weber, Georg Simmel gibi isimler sayılabilir¹. Sosyoloji, toplumun ve insanın nasıl işlediğini anlamak için bilimsel yöntemler kullanır ve toplumsal gerçekliği açıklamaya çalışır². Sosyoloji, toplum için neyin iyi neyin kötü olduğunu belirlemek değil, toplumsal olayları ve olguları gözlemlemek ve saptamak görevini üstlenir³. Sosyoloji, toplumun farklı yönlerini inceleyerek, toplumsal sorunlara çözüm bulmaya ve sosyal politikalar oluşturmaya katkı sağlar¹. Sosyoloji, hem akademik hem de uygulamalı bir bilimdir. Sosyologlar, hem üniversitelerde hem de kamu veya özel sektörde çalışabilirler³. Sosyoloji, toplumun ve insanın bilimidir.
Reklam
Jön Türkler diğer bir deyişle “Mektepliler”, devletin; Padişaha ve Paşalara değil, daha rasyonel esaslara istinat etmesi gerektiğini savunuyorlardı. Ayrıca bunlar, geleneksel Osmanlı asker ve sivil memurlarından farklı olarak görevde yükselmenin Padişahın lütfuyla değil, kendi becerileriyle olacağını biliyorlardı. Diploma sahibi olan bu insanlar, bir işe tayin edildikleri zaman bunu bir lütuf değil, hak olarak görüyorlardı. Bu anlayış, genelde usta çırak ilişkisi ile yetişmiş, çalıştığı dairedeki amirine ve Padişaha sorgusuz sualsiz itaat yoluyla atama ve yükselmeye alışmış geleneksel bürokrasinin alışık olmadığı bir durumdu. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
İlk modernleşme hareketlerinden itibaren açılan eğitim kurumlarında eğitim görerek geleneksel seçkinlerden ayrı ve çıkarları onlarınkine ters yeni bir sosyal tabaka ortaya çıkmıştı. Bu yeni tabaka sadece siyasal isteklerde bulunmuyordu. Aynı zamanda İmparatorluğun bütün ekonomik ve sosyal yapısını da kendi menfaatlerine göre değiştirmek istiyordu. Nispeten orta halli ailelerden gelmiş olan bu yeni kuşak, kendilerinin ve ailelerinin geleneksel düzene bağlı çıkarlarının azlığı yüzünden, radikal değişiklikler yapmak hususunda “Tanzimat adam”larından daha istekliydiler. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
1889’da İstanbul’daki Askeri Tıbbiye’de okuyan bir takım öğrenciler rejim muhalifi bir cemiyet kurdular. II. Abdülhamit’e karşı gelişen Jön Türk hareketinin öncüsü sayılan bu cemiyet İbrahim Temo, İshak Sükûtî, Çerkez Mehmet Reşit ve Abdullah Cevdet isimli Tıp öğrencilerinin öncülüğünde kurulmuştu.21 Mayıs 1305 (3 Haziran 1889) tarihli ilk toplantıda cemiyetin adı “İttihad-ı Osmani” olarak belirlenmişti. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
II. Abdülhamit bir taraftan Tanzimat’la birlikte başlayan idareyi rasyonel, hukuki kurallara dayandırma ve şahsilik unsurunu azaltma çabalarını devam ettirirken, diğer taraftan çelişkili bir şekilde şahsın hükmetme, kayırma ve tercih rejimini, yine kurduğu idareyi devam ettirmek için uyguluyordu. Bu durum özellikle en ileri kurumlaşma yapısına sahip askeri kurumlarda görülüyordu. Üçüncüsü ise; II. Abdülhamit’in askeri eğitimde gerçekleştirdiği önemli reformdur. Zikredilen reformlar sayesinde askeri eğitim rasyonelleştirilmiş, ihtisas dersleri artırılmış, askeri eğitimin süresi 8 ila 12 yıla kadar uzatılmıştır. Eğitimin uzun olmasının anlamı, özellikle taşradan gelen öğrencilerin uzun süre kendi aile muhitinin dışında başka bir âlemin tesiri altında kalması idi. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
Reklam
Tanzimat döneminde devlet yönetimi “Bâb-ı Âli bürokrasisi” adı verilen ve Osmanlı Devleti’ndeki modernleşme çabalarıyla birlikte ortaya çıkmış olan bürokratik seçkinlerin eline geçmişti. II. Abdülhamit ise devlet yönetimini Bab-ı Ali’den Yıldız Sarayına taşımayı başarmıştı. Güçlü bir merkez kurmak isteyen II. Abdülhamit geniş bir bürokrasiye ihtiyaç duymuştu. Tahmini bir rakamla Yıldız Sarayı’nda, güvenlikten sorumlu 15.000 askeri saymazsak yaklaşık 12.000 memur görev yapmaktaydı. II. Abdülhamit’in saltanatı sırasında sivil memur sayısı 100.000’i aşmıştı. Bu aslında gerekli sayının çok üstündeydi. Ciddi ve resmi kariyerden yoksun bu kişilerin çoğu ya unvan ve gelir elde etmek için memuriyete girmiş ya da II. Abdülhamit tarafından memuriyete girmesi için zorlanmıştı. Padişahın bundaki amacı olabildiğince fazla insanı kendisine bağlayarak siyasetle uğraşmalarını ve muhalefete kaymalarını engellemektir. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
memleketi ancak kendilerinin yönetebileceğini düşünen bu “üst tabaka” Mustafa Reşit Paşa’nın halefleri olan Âli ve Fuat Paşalar döneminde bir “Vüzera Hegemonyasına” dolayısıyla bir istibdat rejimine yol açmıştı. Esasen ülke yönetiminde bir ıslahat yapılması gerektiğine inanan ve bu yolda propaganda yapmaya başlayan Genç Osmanlılar Cemiyeti (1865) bu bürokratik istibdada karşı oluşmuştu. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
Saltanatının ilk yıllarındaki kargaşa dönemini atlattıktan sonra II. Mahmut; merkezle taşra arasında bağlantıyı sağlayan yerel seçkinlerin (Ayanlar) otoritesini kırmış ve “İltizam Usûlü”nü kaldırarak (1830) vergi toplama işini merkezin tayin ettiği memurlara (Muhassıl) devretmişti. Böylece 1830’lardan itibaren II. Mahmut kendi mutlak egemenliği altında merkeziyetçi bir “bürokrasi monarşisi” kurmaya başlamıştı. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
Türkiye’de bürokrasinin tarihsel temelleri Osmanlı Devleti’ne dayanmaktadır. Kendisinden önce kurulan devletlerin kurmuş olduğu sistemlerden esinlenerek özgün bir siyasal ve toplumsal yapı oluşturan Osmanlı Devleti’nde toplum yönetenler ve yönetilenler olmak üzere başlıca ikiye ayrılmaktadır. Başta padişahın bulunduğu yönetenler, seyfiye (kılıç sahibi-askeri sınıf) olarak adlandırılırdı. Seyfiye sadece askeri sınıfı yani orduyu değil bütün yönetici sınıfı kapsamakta ve kendi içinde üç kısma ayrılmaktaydı. Bunlar; seyfiye (ordu mensupları ve idari işler), ilmiye-ulema (adlî işler) ve kâtiplerdi. Bunlardan ordu mensupları ve idari işleri yürüten kadrolar gayrimüslim ailelerden alınarak Müslümanlaştırılmış devşirmelerden seçiliyordu. Padişahın kapıkulu ya da kul olarak değerlendirilen devşirme kökenli devlet görevlilerinin toplumsal herhangi bir karşılığı bulunmadığı için padişahın mutlak otorite ve iktidarına tehdit olma imkânı bulunmuyordu. Böylece Selçuklulardan devralınan Türk aristokrasisi, yönetici sınıftan çıkarılarak iktidar alternatifi olma tehlikeleri ortadan kaldırılmıştı. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
Reklam
İngiliz sosyolog olan Anthony Giddens, iktidarın siyaset ile aile, din, eğitim ve ekonomi dahil olmak üzere sosyal kurumlar arasındaki ilişkilerin merkezinde yer aldığını düşünür. Bu bağlamda ve Foucault gibi, Giddens de iktidar ilişkilerini her yerde hazır ve nazır olarak ele alır. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
Michel Foucault, iktidarın özgül etkilerinin taşıyıcıları olan gerçek söylemlerin bir işlevi olarak yargılanırız, mahkûm ediliriz, sınıflandırılırız, belirli bir yaşama ya da ölme tarzına mahkum oluruz. Siyaset Sosyolojisi, Ataaof
62 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.