Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eski kavimlerden başına gelen feci akıbet.
"O iyi dediğiniz kimselerde kötülerle beraber aynı cezaya çarptırılmayı hak ettiler. Çünkü onlar, kötülükleri önlemek için üzerelerine düşen vazifeleri yapmayarak aynı suçlara iştirak etmiş oldular. Yerine getirin." O şehir batırılıyor. Gözleri yaşlı namaz kılanlarla birlikte.
Sayfa 27 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
Ilk seçimde alelacele iktidara gelme hayali, yani kısa vadeli hedefler aksiyonlar, düşünceler, ne gelmişse memleketin başına bu kısa devre yapan fikirlerden, fikirlerden gelmiştir, gelmeye devam etmektedir.
Sayfa 81 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Siyasette 35 Yıl 1. Cilt - Süleyman Arif Emre
Siyasetten Uzak Durun Diyenler Dindarlara Karşı Cevap..! Ehil kişiler siyasetten kaçınırsa, o cemiyette yaşayanların şikayet etmeye hakları olmaz. Siyasetten Uzak Durun Diyenler Dindarlar..! 1- Siyaset bir bataklıktır, yaklaşmamak lazım. 2- Siyaset iyi insanların işi değildir. 3- Müslüman siyasetle uğraşmaz. İbadetinde, işinde
Menderes'in Osman Bölükbaşı Korkusu ve Kırşehir Meselesi..!
14 Mayıs 1950 seçimlerinde, Kırşehir'den, Millet Partisi Milletvekili olarak, sadece Osman Bölükbaşı seçilerek Meclis'e girebilmişti. Hatta bu haberi duyan rahmetli Menderes'in: "Keşke o kazanmasaydı da Millet Partisi'nden 100 kişi kazansaydı!" dediği rivayet edilir. Osman Bölükbaşı seçilmesin diye Kırşehir'in il iken ilçe yapıldığı, sonra yeniden İle çevrildiği, herkesin malumudur. Bu yüzden sert tenkitler yapıyor diye Osman Bölükbaşı'nın, dokunulmazlığının kaldırılması, tutuklanması, yukarıda bahsi geçen Malatya Davası sanıklarıyla birlikte cezaevinde yatırılması, bu devirde vukua gelen, partizanlık örnekleridir.
Sayfa 56 - MGVKitabı okudu
Osman'ın Demirel ile arasının iyi olduğu devrelerde, Demirel'e bir istekte bulunmaya gidiyor. Rahmetli Tarım Bakanı Bahri Dağdaş Demirel'le tartışma halinde, "Bizim Konya'ya bir gübre fabrikası kurmak için döviz ayrılmalı" diye ısrar ediyor. Münakaşayı kısa kesmek için Osman araya giriyor: -Ben sizin derdinize çare bulacağım dinleyin, hiç döviz harcamaya gerek yoktur. Bizim S...yı o mintikaya gönderin, bir hafta dolaşsın, böl genin bütün gübre ihtiyacı karşılanır. Dövize falan hacet kalmaz. Bu kişi lüzumundan fazla şişman bir AP'li imiş.
Sayfa 143Kitabı okudu
Yani en ağırlıklı siyasi haklar, Türkiye'de pamuk ipliği ile bağlı sisteme. Bu yüzden memleketimize siyasi hayatın gelişmesi ve daha da elverişli neticelere erişmesi adeta imkan dışı kalıyor.
Sayfa 67 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Malatya'da lise talebesi iken her yaz asker elbisesi giyerek bir ay şehir dışında bir bahçede kampa giderdik. Bu kamplardan birinde iki arkadaş kavgaya tutuştu. Elazizli Bülent'le isimini bilmediğim bir Malatyalı. Ne kadar zorlandık ise yerde birbirini boğan, boğuşan kavgacıları ayıramadık. Bizden büyük idiler gücümüz yetmedi. Kabadayı diye bir sempatik arkadaş vardı, geldi. "Aman kenara çekilin yahu, yazık bunlar birbirini mahvedecek, açılın" dedi. Açıldık. Geldi bir dipçik onun başına, bir dipçik bunun başına vurdu, ikisi de komaya girdiği için kavga bitti. Bâzı askeri müdahaleler işte böyle oluyor.
Bugün gelişmiş ülkelerde İKİ TÜR POLİTİKACI vardır: Birincisi, ülkesini dış sömürüden kurtarmak için çaba sarfeden politikacı. Diğeri ise, ülkesini dış sömürüye alabildiğine açık tutan, bundan çıkar sağlayan politikacı.
Bayburtlu Dede Hoca Hazretleri Milli Görüş İçin Ne Dedi..?
Beyler milletimizin istikbalini kurtarmak siyasetle mümkündür. Takva devri geçmiştir, fetva devri geçmiştir, devir siyaset devridir. Şimdi bunları izah edeyim. Takva devri geçmiştir derken, herkesin dinimizin icaplarına uymasına gerek yoktur demek istemedim. Demek istediğim, herkes züht takva sahibi olsa bile sadece bunula millet manen ve maddeten kalkınamaz, kurtarılamaz. Fetva devri geçmiştir, demekten maksadım, fetvalar hükümsüz manasına gelmez, ama gördüğünüz, bildiğiniz gibi, kim kime fetva verecek? Kim riayet edecek? Devir siyaset devridir diyorum. İşlerimiz ancak sizin gibi dürüst temiz idealist gençlerin siyasete atılmasıyla, idareye yön vermesiyle düzelebilir. İyi insanlar siyasetle uğraşmaz sözü, mukallid sözüdür. Hükmü yoktur, iyi insanlar bu işlerden uzak kalırsa, işler ehil olmayanlara bile bile terk edilmiş olur. Bu ise hatadır. Ah keşke ben de sizler gibi genç olsaydım da, sakalımı keserek aranıza katılsam, bu yolda yapılacak hizmetlerin sevabından ben de payıma düşen hissemi alabilseydim. Allah'ın sevgili kullarını bizim gibi kimseler arasında değil, bundan böyle genç arkadaşlarınız arasında arayınız. Paşa Dede, bundan sonra Ekrem Ocaklı'ya ve Mazhar Gürgen Bey'e direktifler vererek davaya karşılıksız hizmet etmelerini istedi.
Sayfa 168 - MGVKitabı okudu
Meclislerimiz Asla Verimli Çalışamaz..!
Muhalefetin her dediğini, sırf muhalefetten geldiği için reddetmek itiyadından iktidarlarımız kendisini kurtarmadıkça, meclislerimiz asla verimli çalışamaz.
Sayfa 124 - MGVKitabı okudu
Reklam
Yapılacak en önemli iş
Bir toplulukta veya bir ülkede yönetimin daha iyi olmasını istiyorsak daha iyi yönetime liyâkat kazanacak şekilde cemiyetin manen, fikren ve ahlaken gelişmesi gerekir. Aksi halde, daha iyi yönetimlere erişmek bir hayâl olur. Çünkü nasıl isek yöneticiler de öyle olacaktır. Halk lisanı ile"Tırhallı, birhallı olacağız" veya başka deyişle; "Tencere yuvarlanır kapağını bulur..."
Erbakan Hoca Teşkilatları Nasıl Kurardı..?
Bir ile gidiyor, önce bir salon veya açık hava sineması bir geceliğine kiralanıyor, belediye hoparlörü varsa onunla yoksa beş on lira karşılığında tutulan bir tellal marifetiyle halka ilan ilanat yapılıyor: -İşittik işitmedik demeyin, Milli Nizam Partisi Genel Başkanı Profesör Necmeddin Erbakan Bey, şehrimize gelmiş, falanca salonda akşamdan sonra sizlere partisinin, görüşlerini anlatacak. Bütün il halkı davetlidir. Hoca konuşmaya başlayınca, dinleyicilerin çoğu alakasız. Bir süre sonra yüzlerini sahneye dönüyorlar, bir süre sonra söylenenleri başlarıyla tasdike başlıyorlar, bir süre sonra çat pat alkışlar başlıyor, konuşmanın sonunda hemen hepsi zapta zor sığan birer Milli Görüşçü kesiliyorlar. Konuşma bittiğinde, herkes gitmeye hazırlandığı sırada, Hoca, kürsüden inerek koşuyor, daha önce elde ettiği anahtarla salonun kapısını kilitliyor ve yüksek sesle bağırıyor: -Nereye gidiyorsunuz, gidemezsiniz, yağma yok, bu vatan yalnız benim değil, hepimizin. Anca beraber kanca beraber. Dönün hepinizi partiye üye kaydedeceğim. Kayıtlar yapılıyor. Müteşebbis il idare kurulu oradakiler tarafından seçiliyor. Hoca işini bitirip diğer ile hareket ediyor.
Sayfa 182 - MGVKitabı okudu
Eskiden Osmanlı Devri'nde zaptiyeler, silah araması taraması yaparken, aksakallı nurani yüzlü bir hoca efendinin cübbesinin altından bir metre uzunluğunda bir yatağan (pala) çıkmış. Zaptiyeler ayıplamış "Yazık yazık hoca efendi sen de mi böyle yapacaktın. Bu nedir? demişler. - Evlâdım biz ilmiye sınıfındanız, yazı yazarken bazı yanlışlar oluyor da onu bununla kazıyoruz.. - Aman hoca efendi o sizin dediğiniz işi yapmak için üç santimlik bir kalemtraş bile kafi gelir, buna ne hacet var? -Evlâdım bazen öyle büyük yanlışlar olur ki ancak bu pala ile kazınabilir.
Sayfa 223Kitabı okudu
uzun yıllar varolunan partinin neden iktidar olamadığına ait sorusuna cevaptır.
Tabii ki öyle olur, aynı tarihte bir insan yavrusu ile bir eşek yavrusu olsa, eşek yavrusu 4 senede çula semere gelir, hemen binerler veya yük vururlar. Ama aynı anda dünyaya gelen insan yavrusunun, kâmil bir insan olarak faydalı işler görebilmesi için en az 20 sene lazım. Hele bir de yüksek tahsil yapacaksa bu süre 35-40 seneyi bulur. Bizim kabahatimiz insan olarak dünyaya gelmek.
Sayfa 73 - Mgv YayınlarıKitabı okudu
Peki öyleyse ne yapmaya mecburuz? Hak ve adalete riayet eden sistemi içimizde kurmak zorundayız. Bu nasıl olacak? İçimizde kendimizi tenkit eden bir merkez, bir şuur oluşturmak ihtiyacı içerisindeyiz. Bu merkezin vazifesi iç muhalefettir. Yani menfaatçi olan, kendini beğenen, başkalarına haksızlık etmek isteyen nefsimize karşı; hakkı savunan başkalarının menfaatlerinde de adil ölçüler içinde gözetmeyi teklif eden, kendimizin eksiklerini, kusurlarını gören ve bunların düzeltilmesi için çaba sarfeden, kimseye haksızlık edilmesini istemeyen bir iç merkezden, bir başka iç otoriteden, eski tabirle ikinci bir nefisten, kimlikten söz etmek istiyorum. Bu hali tıpkı içimizde bir muhalefet partisi kurmaya benzetebiliriz. Çoğulcu demokraside dış alemde yapılan bu değil midir? Bu işi önce içimizde yapmalıyız İçimizde yapacağımız seçimlerde haklı olan tekliflerle haksız olan tekliflerimizi birbirinden ayırmalı, haklı olanı iktidara getirmeliyiz. Buna batılılar "otokontrol" diyorlar. Ama bana sorarsanız bu iç alemimizdeki rejimin kemale erişmesini dinimiz sistemleştirmiştir. Dinimiz içimizdeki her türlü fenalıkları emreden merkeze, otoriteye nefs-i emmare demiştir. Nefs-i emmarenin diktasını, cuntasını iktidardan indirmek için onun karşısına nefs-i levvamenin kurulmasını emretmiştir. Nefs-i levvame kendi kendini levmeden, tenkit eden, beğenmeyen, beğenilecek huyları beğenilmeyecek huylardan ayıklayan, iyi huyları iç iktidarda tutan, kötü huyları iç iktidardan düşüren nefis demektir. Bu terimler bizzat Kur'an-ı Kerim'in terimleridir.
76 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.