Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Veda Hutbesi
Hz. Peygamber, Arafat'taki hutbesinde, Allah-u Teala'ya hamd-ü senadan sonra şöyle buyurdular: “Ey insanlar! Beni dinleyin. Belki bu yıldan sonra burada sizinle bir daha buluşamam. İslamiyet'ten önceki zamana ait bütün cahiliyet âdetlerini ayağımın altına alıp çiğniyorum. Arab'ın Arap olmıyan (yabancıya) bir yabancının da
Sayfa 132
Veda Haccı Hutbesi'nde..
Bu hutbesinde Hz. Peygamber, eski cahiliyet âdetlerini ayaklarının altına alıp çiğniyor, kan davalarını, ribacılığı kaldırıyordu. İnsanları mutlu hayata kavuşturacak temelleri bildiriyor, cemiyete huzur verecek aile haklarını açıklıyor, insanların eşitliğini bildiriyor, can ve mal emniyetini sağlayacak esaslan ilan ediyordu. Bu hutbedeki hükümler “Hukuk-ı Beşer Beyannamesi”, İnsan Hakları Evrensel Beyannamelerinden çok önce insanların haklarını korumuştur. Bu hutbeden sonra şu mealdeki ayet-i kerime nazil oldu: “Bugün sizin dininizi kemale erdirdim, size verdiğim nimetleri tamamladım ve size Din olarak Müslümanlığı (verip ondan) hoşnut oldum.” Maide, 5/3
Sayfa 131
Reklam
Mescid-i Dırar'ın Yakılması
Münafıklar, Müslümanları parçalamak için, Kuba mescidine karşı olmak üzere Medine yakınında kendilerine bir mescid yaptılar. Mescid-i Nebevi'ye gelmeyerek burada toplanmak istediler. Bir Hıristiyan olan Abu Ami de, münafıkları bu işe teşvik etti. Tam Tebük seferine çıkılacağı sırada Hz. Peygambere gelerek yaptıkları bu mescidi açmasını rica ettiler. Maksatları belli idi. Hz, Peygamber, onları başından savdı ve Tebük dönüşünde bu mescidi yaktırdı. Çünkü burası münafıkların yuvası olmuştu. Zahirde mescid, fakat içyüzü Müslümanlığa suikastla dolu idi. Kur'an-ı Kerim bu olaydan bahseder.
Sayfa 128
Kaside-i Bürde
Ka'b adındaki şair, Hz. Peygamberi hicvederdi. Bu yüzden korkusundan kaçmıştı. Müslümanlık her tarafta yayılınca sığınacak bir yer bulamadı. Müslüman olan kardeşi Ka'b'a mektup yazarak Hz. Peygambere gelip af dilemesini bildirdi. Ka'b gelip Müslüman olduğunu açıkladı ve kurtuldu. Ka'b bu defa Hz. Peygamber'in huzurunda O'nu metheden meşhur kasidesini okudu. Kasidenin bir yerinde: “Peygamber dünyayı aydınlatan bir şûledir. Şirki kesip atmak için çekilmiş Allah kılıçlarından biridir” beyitini söyleyince bu Hz. Peygamber'in hoşuna gitti ve yanında verecek birşey olmadığından sırtındaki hırkasını çıkarıp ona hediye etmiştir. Bundan dolayı bu kasideye “Kaside-i Bürde” denir,
Sayfa 125
"..kalbini yardın mı ki..?"
Evtas harbindeydi. Muhallim adında bir Müslüman, Amr adında birine rastladı. Amr, Müslüman olduğunu söylediği halde onu öldürdü. Hz. Peygamber Muhallim'i sorguya çekerek: - Müslüman olduğunu söylediği halde niye öldürdün? dedi. O da: - Onun Müslümanım demesi, ölümden kurtulmak içindi, deyince: - Ya sen onun kalbini yardın mı ki, doğru mu, yalan mı söylediğini bilesin? - Kalbi bir et parçası, yarılsa sanki ne anlaşılır? - Kalbini bilmezsin, söylediğine inanmazsın, ya ne yapmalı, dedi ve onu lanete mahkum etti.
Sayfa 125
Ey insanlar! Size bir emanet bırakıyorum ki, siz ona sıkı sarıldıkça yolunuzu şaşırmazsınız! O emânet, Allah'ın kitabı Kur'ân ve onun Rasûlünun sünnetidir. Ey müminler! Benden sonra peygamber yok. Sizden sonra da ümmet yok. Allah'tan korkun! Rabbinize ibâdet edin. Allah'tan korkun! Beş vakit namazınızı kılın! Ramazan ayındaki oruçlarınızı tutun! Mallarınızın zekâtını verin! Sizden olan emîrlerinize itâat edin ki, Rabbinizin cennetine giresiniz.
Reklam
محمد بشر لا كالبشر بل هو كاليا قوت بين الحجر "Hazreti Muhammed ﷺ Efendimiz bir beşerdir, lakin diğer insanlar gibi değildir. Taşlar arasında yâkut ne ise Allah Resûlü' de insanlar arasında öyledir."
Sayfa 171 - Erkam Yayınları
“Göz yaşarır, kalp mahzun olur. Allah'ın rızâsına uygun olandan başka bir söz söyleyemeyiz. Ey İbrahim! Seni kaybetmemiz yüzünden derin bir hüzün içindeyiz”.”
Abdurrahman'ibni Zeyd diyor ki: Babam bana "Bir kimseye bir şey bağışlasan, sonra senin selamının ona ağır geldiğini hissetsen, onu mahcûb etmemek için önce sen selam verme" dedi. Kullarına her türlü ni'meti verip, başa kakmayan Hak Teâlâ insanlara ihsan, iyilik etikten sonra onu başa kakmayı haram kılmıştır. Çünkü kulun menn’i ;İyilik etikten sonra karşısındakini ayıplaması ve üzmesidir. Hak Teâlâ Hazretlerinin menn’i ise böyle değildir. Onun menni nimet verererek kullarını memnun etmek, hatta ihsânını artırmak ve unları hatırlatmatmaktir.
736 syf.
1/10 puan verdi
Anlatımı güzel olması için çok fazla yorum katılmış. Bu nedenle tavsiye etmiyorum. Açıkçası diyanet vakfının var onu okuyabilirsiniz oda akıcı bir şekilde. Siyerden çok hikayeye çevrilmiş. Anlatımı güzel.
Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed’in Hayatı
Allah'ın Elçisi Hz. Muhammed’in HayatıSalih Suruç · Timaş Yayınları · 20224,750 okunma
Reklam
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.) TORUN SEVGİSİ Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammet Mustafa (s.a.v.), çocukları çok severdi. Bir yerde çocuk gördüğü zaman onlara selam verir, saçlarını okşar, öpüp koklardı. Çocukların hal ve hatırlarını sorar, onlarla oyunlar oynardı. Bazen atına ya da devesine bindirip onları gezdirirdi. Çocukları eğlendirmeyi ve onlarla güzel vakitler geçirmeyi severdi. "Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın." buyurarak anne ve babalara çocuklarıyla ilgilenmelerini tavsiye ederdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), torunları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'i de çok sever ve onlar hakkında: "Bunlar, benim oğullarım ve kızımın çocuklarıdır. Allah'ım! Ben onları seviyorum! Onları sen de sev! Onları seveni de sev!" diye dua ederdi. Ebu Eyyub el-Ensari (r.a.), bir gün Peygamber Efendimizin (s.a.v.), huzuruna girmişti. Torunları Hasan ile Hüseyin efendimiz, önünde oynuyorlardı. "Ya Resûlallah! Sen bunları çok mu seviyorsun?" diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Nasıl sevmem? Onlar, benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır?" buyurdu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuştur. "Hasan ve Hüseyin'i seven beni sevmiş, onlara kin besleyen de bana kin beslemiş olur! Hasan ve Hüseyin, Cennet'teki gençlerin efendileridir!"
Rasûlüllah, kendisine ve sahâbelerine tüyler ürpertici işkenceler yapmış, Müslümanları kızgın kumların üzerine yatırarak, göğüslerini dağlamış, en kıymetli sahâbelerinin kanına girmiş bir kavim hakkında Müslüman oldukları için umûmî af ilan ediyor, her türlü fırsat elinde olduğu halde onları serbest bırakıyordu. Şüphe yok ki, büyüklüğün bu derecesi, ancak peygambere mahsus, müstesnâ bir hålettir.
İbni Kayyım ne güzel söylemiştir: "Allah'a yemin olsun ki, günahlardan korkum yoktur. Çünkü günahlar af ve mağfiret yolu üzerindedirler. Ancak ben bu vahyin ve Kur'an'ın hakim kılınması hususunda, Kalplerin ondan soyutlanmasından ve adamların görüşlerine, Ve görüşlerinden kaynaklanan kuruntulara rıza göstermekten korkarım. Rahman olan Allah'ın minnetiyle o olmasın."
Sayfa 12
Gaye-İnsan ve Ufuk Peygamberin başı, dirayet ve zarafet timsali Âyişe'nin göğsünde... Hücre loş... Güneş batmak üzere...
Necip Fazıl kısakürekKitabı okudu
Pazartesi günü Dünya'ya geldiler, pazartesi nübüvvete erdiler, pazartesi günü hicret ettiler, pazartesi günü Medine'ye vardılar; ve işte Dünya'ya geldikleri ayda, pazartesi günü, hakikî hayata geçiyorlar.
Necip Fazıl kısakürekKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.