Allah insana ömrü biçerken yıl,ay,gün hesabıyla biçmiyor; hayır.Kader defterimizde ömrümüz şu kadar yıl,şu kadar ay,şu kadar gün diye yazılmıyor.Tek kalemle şu kadar nefes diye yazılıyor.Diyelim yüz milyar yüz bir nefes…Yüz milyar yüz birinci nefesi aldığında,zaman denilen kutsal emanet senin üzerinden çekiliyor,bedenin bir kalıp olurken sen zaman ötesi bir başka yere taşınmış oluyorsun.
Moğol istilasında çok sevdiği eşini ve büyük oğlunu kaybeden bir garip
Hayata tutunmasına vesile olan kaybolmuş oğlunu bulmakla yollara düşen bir baba,O yollar da kendini bulması,kendini bilmesi,bilmenin anlamını öğrenmesi…Kendi Od’unla yanması…
Bazı kitaplar vardır,öyle zamanda,öyle ihtiyacınız varken çıkar ki karşınıza,size şifa olur,şu yürek sancılarına ilaç gibi gelir.İskender palanın muhteşem kalemiyle yazmış olduğu od kitabı.Kitapta duygular o kadar güzel nakşedilmiş ki mekanları tek tek dolaştığımı hissettim.okurken hem Yunus Emre’yi hemde Yunus Emre’de kendinizi bulabileceğiniz bir eser.Yazarımızın kalemi daim olsun.
Kitabın bi sayfasında şöyle bir paragraf geçti ;
“Kimisi bilmem der,bilir;kimisi bilir bilmezlenir.Kimisi bilmediğini bilmez,bilirim der,kimisi bildiğini bilmiyor zanneder…”
Günümüz insanları da bilmem zikri çekse dünyamız nasıl olurdu acep ?Her şey hakkın da bilse de bilmese de fikri olan insanlardan arınırmıydık ?
Anladım ki bu yalan dünyadır;anladım ki evliya da olsa alan dünyadır.kaçanın kurtulamadığı Şahin de olsa kanatları kıran dünyadır.Sevdiklerimizi alıp bizi ağlatan,Hazreti Süleyman da olsa tahtları viran eden dünyadır.
Irmağın gölden,ya ki denizden kaçtığı nerede duyulmuş.Ben göl olmaya,belki denizde kendimi yok etmeye,o denize katışmaya gelmişim,yitmekten korkar mıyım ?
Çünkü her kaçışın hasret gibi,gurbet gibi,firkat gibi acıları,terk etmek,gözden çıkarmak,vazgeçmek gibi fedakarlıkları vardır.Bunun için kalbi kırık olur kaçanın ç,içinde hasretlikler büyür.Vatandan,topraktan,sevgiliden yana hasretlikler…
Âlemde sevgiden büyük bir umut da,sevgiden öte bir korku da yoktur.Sevgiliden korkmak,korkunun en yüksek derecesi,sevgilideb umut etmek umudun en yüksek keresidir.Sevgisi olmayan biri,yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibarettir!…
“İki ömrüm olsaydı ikincisini de İstanbul da geçirmeyi çok isterdim.Olanlara rağmen insan bu şehirde daima bahtiyar yaşayacak sebepler bulabilir yine de.”
Kendinizi bir anda Lale devri İstanbul’unun sokaklarında koştururken buluyorsunuz.
Hikayemizin Ana karakteri Şahin’in aşık olup evleneceği gecenin sabahın da oda da sevdiği kadının öldürüldüğünü görmesiyle başlıyor.
Olaylar arasında geçişler ilk başta karmakarışık geliyor lakin sonrasın da işleri çözmeye başlıyorsunuz.Üslubun akıcılığı sayesinde keyifle,sıkılmadan okuyacağınız bir kitap.
Gül bahçesinde yatıp uyuyan kişi,bir an evvel uyanmayı ister.Fakat zindanda uyumuş olan,ebediyen uyumaktan yanadır,çünkü uyanırsa yeniden zindana düşmüş olacağını bilir.