Son sabahtan önce uzunca bir süre gecti. Son geceye dair kısa kısa parçalar vardı aklımda. O sabah bir kuş sesi sanıp uyandığım siren sesini daha dün gibi hatırlıyorum. Ayak uçlarımdan başlayan ağrı sanki tüm vucuduma yayılmıştı. Uyanmak zor gibiydi. Uyandığımda ise herşey iyiymiş gibi davranmak en zoruydu. Bir yere gidiyor gibiydim ama gittiğim her ne ise beraberinde bir acı getiriyordu bunu görebiliyordum bunu hissedebiliyordum. Sanki gelecebilecek tüm o güzel şeylerin içine biraz acı serpiştirilip önüme konuluyordu. Ya ben acıyı çok seviyordum ya acı beni çok seviyordu ortada bir gerçek vardı birileri birşeyleri seviyordu ve tüm acı bundandı...
(Orkun- Kendimce Satırlarım)
youtube.com/watch?v=r6BYgBn...
Yorgun artık bedenim.. Yıkık dökük kalbime giden her yol. Her bir dönemeç daha engebeli daha ağır yaralı şimdi. Anlatamıyorum ben böyle şeyleri, anlatmaya kalktığım her satırda geçen onlarca saati katlediyorum senin nezlinde. Bir yara, bir boşluk, bir boş vermişlik içinde aklıma gelişin.. Acıyan yerlerimi kapatamıyorum artık yetmiyor gücüm, bu beni acıttığın son gün tıpkı dün, bugün, yarınlarım gibi..
(Orkun-Kendimce Satırlarım)
youtube.com/watch?v=mpgyTl8...
Baktım semâya
bu gürültü neymiş
Sordum babama
Adım Gazze diyeymiş
Bu yalnızlık çok soğuk
Son nefesimde
bekliyorum
Kardeşlerim hala donuk
Korkuyorum
Son satırlarım bunlar
ama ilk değildi
Bi ses yaklaşıyor dibime
Sineme, mazime, dinime
Kardeşlerim değil gibi
● Hayri Arslaner
@hayri_arslanerr
Bir çakıl taşı olsaydım yürüdüğün kumsalda, ya da en parlayan yıldızın baktığın semâda. Hani gözün değsede yer edinsem kainatta, öyle her zerrenle seviyorum seni.
Okuduğun her mısrada, üç yudum suyunda yahut mutlu olduğun her anında, yer edinip zihninde bir düşüncen de ben olsaydım.
Sevdiğin her çocukta, kıldığın her namazda, hüzün gönlüne çökende, ellerini her açtığında ettiğin bir duanda ben olsaydım.
Son kalesi olacağım aşkın. İçimdeki rüzgarın, umudunu harlayacak sevdaya inancı kalmayanların. Savunacağım sevgimi dik duracağım arkasında. Bir sana eğilecek başım bir de rükuda.
Çok istersin imtihanın olur, bilirim. Acıtsa da, kanatsa da severim. Ruhumun çarşafıdır tenin. Yazın serin, kışın ısındırır sesin. O kadar yüreğimsin ki, öyle nasibin değilim senin.
Bak şiirimde bile tutarsızım. Nasıl başladı, nasıl bitti satırlarım. Ben seni nasıl seveceğimi şaşırdım..
✍️ Murat Çağlar
Kitaplığımı karıştırırken, arada sıkışıp kalmış İlhan İrem’ in Pencere, Köprü ve Ötesi adlı kitabının ilk baskısını görünce kelimenin tam anlamıyla ‘’Çocuklar gibi şen’’ oldum. Ehh tekrar okumadan olmazdı. Çünkü 1980’ li yılların ortalarında üniversite öğrencisi olacaksın ve İlhan İrem’ in şarkılarını dinlemeyeceksin. Sevmeyebilirsiniz; ama,
Ağır ağır içine gömüldüğüm bu dünya hayatının
Esaretine karşı başkaldırıdır bu satırlarım
Köleleşmiş bir şekilde ölmeye niyetim yok
Birinin sözlerine itimat edesim hiç yok
Benliğime edilen bir hakarettir bu durum
Aramaya çıkmalı, bulmaya çalışmalıyız
Sürü psikolojisi acilen bırakmalıyız
Deccal suratlarına tükürüp yolumuza bakmalıyız
Biz
“ Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlarım…
Farzet ki bir rüzgardım
Esip geçtim hayatından
Ya da bir yağmur
Sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu…
Kaybolup gittim
Belki de bir rüyaydım senin için
Uyandın ve ben bittim…
Beni güzel hatırla.”
Orhan Veli
Sana karşı sevilmeyi beklerken
Beklemeyi sevmişim meğersem
Bir kış günü sabaha karşı
Bu son satırlarım sana karşı
Seni başkasıyla gördü bu gözler
Ben senden başkasına kör olmuşken
Başkasına dokunmuş bu ellerin
Başkasına aitmiş bu kalbin
Ben sana hayatımı adamışken...
Olurda bir gün okursun diye yazıyorum bu son satırları !
Sana söyleyemediğim çok şey birikti içimde konustuklarımdan ziyade sustuklarımdı canımı yakan
Bilmedin !
Gerçi hangi gün anladın ki halimden ? varmıydın yokmuydun hissetmedim !
Dipsiz afili bir yanlızlıktı benimkisi aslında gercek varlığını hissetmediğim
Varmıydın vardın
Kördüğüm..
İnsanlık milyar yıllık serüvenin akışında,
denk gelmiş böyle de bir zamana..
Oysa farklıymış bu zaman
tüm zamanlardan bilindik,
çokmuş bilinmezlik, yokmuş gerçeklik..
Bulanık görüşlerden, üstü örtülü hayanın,
derin bir sûkuta gömülmüş özü,
tüm özlenen anıların..
Düşünceler zincirsiz, kalpler kırık,
dertlere en son çare sebebsiz ayrılık..
Sadece ruhlar değil, incinmiş yürekler de,
söyle kimin hakkı var buna,
kim yakınır "neden böyleyiz" diye..
Ellerimiz bağlı, bozuldu zamanın akışı,
sanki herkes sadece
kendi dünyasında haklı..
Acınası insanlar, acınası dostlukları
bu zamanın,
Ne kadar saklasalar da,
kördüğüm olmuş
yüreklerinde, yalnızlıkları..
Bu son satırlarım dedikçe kendime yine de vazgeçemiyorum yazı yazmaktan. VAZGEÇTİM diyemiyorum. Tek kelimenin bir gecemi kapsamasını kaldıramıyor gururum.
Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlarım...
Farzet ki, bir rüzgardım, esip geçtim hayatından
Ya da yagmurdum sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belkide bir rüyaydım senin için.
Uyandın ve ben bittim...
Beni güzel hatırla!
Çünkü;sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş, oldum dost oldum,
Koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiç bir eksikliğimi
Beni üzdün, kurmadım...
Alıştım vefasızlıga,el oldun
Aldırmadım.
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana
Şiirler yazdım her gece, çogunu
Okutmadım...