"MAHALLELER..."
- "Mahalleler kendine özgü kimliği olan ve yine dini/sosyal merkezler, küçük çarşılar, çeşmeler, küçük imalathaneler ile birlikte "kendine yeterli yerler" idi. Her mahalle birbirinden bir duvarla olmasa bile bir ağaçlık bölge ya da bir dere gibi tabii bir engelle birbirinden ayrılıyordu. Mahallede kendiliğinden bir otokontrol vardı çünkü herkes birbirini tanır, yabancılar derhal fark edilir, asayiş kolayca sağlanırdı. Aynı ev ve sokak en az birkaç nesil paylaşıldığında artık mahallelide bir aidiyet duygusu oluşmaya başlıyordu. Geleneksel şehirlerimizde mahalle bir aidiyeti temsil etmektedir. Mahallede oturanlar sadece kendi ailesini değil, aynı zamanda mahallenin de bir ferdi gibiydiler. Şehirlerde yaşayanlar arasında güçlü bir "yer" ve "aidiyet" duygusunun oluşumuna imkan veren bu olgu dikkate alındığında, sürdürülebilir güvenli bir şehrin ölçekli ve ayrımsanabilir semtlere ve mahallelere göre tasarlanması büyük önem arz etmektedir. Apartmanlar ve siteler ile meydana getirilen şehirlerde, aidiyet hissinin oluşmadığı bilinen bir gerçektir. Günümüzün modern denilen uydu kentlerinde veya toplu konutlarda mahalle kurgulandığında ve alternatif çözüm getirilmediğinde artık toplumsal ayrışma ve yabancılaşma başlamaktadır..."
Sosyal Siteler ve Yabancılaşma
Sitede dostluklar üzerine üst üste güzel iletiler paylaşılınca hoş şeyler hissettim. Sonra yine bir iletinin altına yazılan, "beğenmezsen yasaklarsın," sözü o kadar tüylerimi diken diken etti ki, anlatamam. İstemezsen hiçleştir diyor gibiydi. Yok et. Aslında çok korkunç bir şey. Aklıma Zygmunt Bauman'dan Akışkan Modernite geldi. Sosyal medyanın günümüzde geldiği nokta, kurduğumuz konvansiyonel ilişkilerin belirleyicisi olan fiziksel yakınlığın yok olmasıdır, diyor. Evet, sosyal medya, ilişki kurmayı kolaylaştırıyor ama koparmayı da!!! Bu işte beni çok korkutan. Fareyi bir-iki kez tıklatıyorsunuz ve ilişki bitiyor. Brrrrr bu ne ya? Cep telefonu hakkında mesela diyordu ki,onunla (tlf) kurulan bağlantı sokak ile bağlantıyı keser. Smart phone ekranına dikilen gözler, insanların birbiriyle göz teması kurmasını önlüyor. Eskiden birini görmezden gelmek için bir şeyle uğraşıyor numarasına yatardık. Şimdi numara yapmaya gerek kalmadı. Çevrim içi kurulan ilişkileri de korumalı sitelerde oturup dışarısıyla kurulan ilişkiye benzetmiş. Ve en vurucu tespiti, çevrim dışı yaşamda yalnız kalma eğiliminin, çevrim içi yaşamdaki yalnız kalamama eğilimi ile paralel gitmekte olduğu. Ana konunun yabancılaşma olduğunu anladınız elbette. Ve "gerçek" romanların ipuçlarını yakalamak bu tür kitapları okuyunca çok daha kolaylaşır.