Ama hiçbir şey şaşırtmıyordu beni artık, kendi aldırmazlığım bile. Korku ve umutsuzluk sınırını aşmıştım. Uzun bir yol almıştım – şimdiye dek kimsenin almadığı kadar.
Yalnızca İnsan'ı arıyoruz biz, başka dünyalara gereksinimimiz yok. Ayna gerek bize. Başka dünyaları ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Tek bir dünya, kendi dünyamız yetiyor bize. Ama olduğu gibi de kabul edemiyoruz onu.
"İnsandan başka bir şey aramıyoruz biz. Başka dünyalara ihtiyacımız yok. Ayna lazım bize. Başka dünyalarla ne yapacağımızı bilmiyoruz. Biri yetiyor bize, ama onda boğuluyoruz artık. Dünyamızın ülküsel imgesini bulmak istiyoruz; bizimkinden daha mükemmel küreler, uygarlıklar olmalı; ilkel geçmişimizin görüntüsünü tekrar bulmayı umuyoruz bunlarda. Öte yandan kabul etmediğimiz, kendimizi sakındığımız bir şey var. Sonuçta sadece erdemlerden damıttıklarımızı, İnsan'ın kahramanlık heykelini getirmedik ki Dünya'dan! Gerçekten nasılsak öyle geldik buraya ve madalyonun öbür yüzü bize bu gerçeği, gerçeğin görmezden geldiğimiz o kısmını gösterince onu kabul edemiyoruz!"